Server’den Jerry’e, Bombacı Ender’den Estragon’a

Server’den Jerry’e, Bombacı Ender’den Estragon’a

Tiyatroda 38 Yıl: “Kemâl Başar”

Dionysos’un Çocukları” adlı röportaj serimizin son konuğu Kemâl Başar ile tiyatrodan, hayattan konuştuk.

Yurt içi ve dışında yönettiği, oynadığı oyunlardan, ödüllerinden, yaptığı çevirilerden, “Kemâl’in Şarkıları“ndan mesela… Rol aldığı televizyon dizileri ve sinema filmlerinden… Ve tabii, babası Savaş Başar‘dan.

Devlet Tiyatroları döneminden… “Meşhedi İbad“da canlandırdığı Server karakterinden… Ernest Magnus Schaffler’den, “Çılgın Zamanlar“ın Jerry’sinden. “Ben Dünyaya Sığmazam“ın Mişon‘undan.“Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz”ın Bombacı Ender’inden. Dahası Godot’un Estragon’undan, “Eşek Arıları“nın Bidelykleon’undan..

Kemâl Başar‘ın reji anlayışı, sahnelemeye bakış açısını derinden etkileyen Ergün Uçucu’yu da andık elbette.

Sonra “Dünyanın en önemli tiyatrolarının sanat yönetmenleri neden oyuncu değil de, dramaturg, yönetmen ya da yazardır?” sorusunu da yönelttik kendisine. Sahi, “Tiyatro metninin niçin edebi olmasının gerekmediği” konusunu da tartıştık beraberce.

1986’dan 2023’e kadar ödenekli ve özel tiyatrolarda rol aldığı oyunlardan bazılarına değindik: “Meşhedi İbad”, “Kafkas Tebeşir Dairesi”, Kadıncıklar, “Godot Geldi, “Savaş Baba, “Bir Tavsiye Mektubu”, “Seher Vakti”, “Çöplük”, “Eşek Arıları”, “Öykülerden Oyunlar’, “Ted Bundy”, “Çocuk İstiyorum”, “Öylesine Hikayeler”, “Çılgın Zamanlar”…

Kemâl Başar çocukluğunun gri, kuru, durağan, tam bir memur kenti olan Ankara’sında babası ve arkadaşlarının renkli, hareketli, ışıklı hayatlarına hayrandı.

“Mesela Baykal Saran, Ergün Uçucu, Yalın Tolga, Ayberk Çölok, Defne Subaşı (Yalnız), Nur Subaşı, Melek Tartan, Fikret Tartan, Nurtekin Odabaşı, Turgay Aktüre, Semih Sergen, babam… Hepsi ayrı ayrı kendilerine özgü insanlardı. Dönemlerinin, hiç kuşkusuz, en özel oyuncularıydı bu saydığım isimler. Onlardan etkilenmemek imkansızdı.”

Ankara TED Koleji’nden mezun olur Kemâl Başar. Aslında aklının bir köşesinde hep tiyatro vardır.

“Babam, özgürlükçü, oldum olası güdümlü sanata karşı çıkmış, bunun bedellerini en ağır biçimde ödemiş bir adamdı. Kesinlikle sanatçı olmama karşı çıkmadı. Sadece, eğer bu meslekte belli bir başarıyı gösteremezsem, yani sıradan bir oyuncu olarak kalırsam, çok acı çekeceğimi, savrulacağımı söyleyerek beni uyardı.”

Lisede edebiyat kolunu seçmiş olmasına rağmen, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Yöneylem ve İstatistik Bölümü’nü üçüncülükle kazanır Kemâl Başar. Üniversitede gitar çalan, laf aramızda, derslerden pek de hoşlanmayan bir öğrencidir… Tiyatro, ille de tiyatro.

“Bizlerin, belli bir siyasi bilincimiz vardı o yaşlarda. Dünyaya hangi pencereden baktığımızı, dahası ölümü biliyorduk. Yasakçı zihniyete, sömürüye, insanların kandırılmasına, demokrasinin seçimden seçime hatırlanmasına, her türlü siyasi baskıya karşıydık. Ne bileyim, klasikleri okumuştuk örneğin. Söylenecek sözümüz, sözlerimiz vardı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde aldığım eğitim bana çok şey kattı, şüphesiz. Ayakları yere güçlü bir şekilde basan, özgürlükçü, ama mutsuz, hırçın biri de yaptı. Düzenle davam vardı çünkü.” 

21 Ağustos 1985 Çarşamba

“Babam Savaş Başar kalbine yenik düştü ve aramızdan ayrıldı. Kırk yedi yaşındaydı. Beni koruyan, desteğim olan adamı kaybetmiştim. İlk iki gün boyunca öleceğimi sandım. Bu acıya katlanmak imkânsızdı.”

Savaş Başar’ı oğlu anlatıyor…

“Babamın otoriteye direnen bir yapısı vardı. Güçlüydü, cesurdu. Zamanının politikacılara yakın duran, baskıcı genel müdürü Cüneyt Gökçer’in, politik rüzgarları da arkasına alıp, çok uzun süre büyük bir güçle kurumun yöneticisi olarak, her şeyi kendine yontmasına, insan kayırmasına, Devlet Tiyatrosu’nu kendi ve yakın çevresi yararına kullanmasına direndiği, bunu açıkça, cesaretle her platformda söylediği ve genç yaşında gücü yettiğince mücadele ettiği için, uzun yıllar boyunca, onun gibi düşünen meslektaşları ile birlikte, ceza olsun diye karda kışta aylarca sürüldüğü Anadolu turnelerine ve ufak tefek rollere maruz kaldı, ama direnmeyi hep sürdürdü. Ceza hepimizeydi aslında. Babam da ne yapsın, içinden yetenek ve yaratıcılık taşıyor, ona saygı duyan, değer veren sinema sektöründe çok başarılı bir aktör oldu. Seslendirmede de orijinal tarzıyla ve dikte edilen diksiyon kurallarını değil, güncel konuşma dilini kullanmasıyla bir öncü oldu aslında. Hem de o baskı altında. Peş peşe rol aldığı filmler, televizyon dizisi Komiser Colombo’yu seslendirmesiyle bir anda piyasanın aranan aktörlerinden biri olmuştu. Tiyatroda da en az Cüneyt Gökçer kadar büyük bir aktördü mutlaka; sesleri fazla çıkıyor, sürüden farklılar, insan kayırmacılığa karşılar diye kurumda itilen, kakılan pek çok ağabeyi, ablası, akranı, kardeşi gibi. Her zaman savunduğu, gururla kadrosunda yer aldığı ve kıymetinin hiçbir zaman bilinmediği Devlet Tiyatrosu’nda oynadığı başrol birkaç tanedir, hepsi de büyük baskı döneminden sonra. Dile kolay, yirmi beş seneden fazlaydı bu dönem, babamın kuşağı ve ailelerine denk geldi. Sahnede kendini göstermeye ömrü vefa etmedi.”

“Oyuncuların alanı olan işlerden yola çıkarak bir karşılaştırma yapayım; babam sinemada Cüneyt Gökçer’den çok daha büyüktür. Seslendirmede de. Var mı tersini söyleyebilecek olan? Tiyatroda o imkan verilseydi, orada da aynı olurdu. Sadece babam değil, bu çapta ne isimler sayarım size, hiçbirini tanımazsınız, hatırlamazsınız da bugün. Tiyatro suya yazı yazmaktır çünkü, oyun kalktı mı bir süre sonra kimse hatırlamaz oyuncuyu. O ve arkadaşları oyunculuğa aşıktı. Devlet Tiyatrosu’na da. Öyle bir dönemdi. Kendilerini Cumhuriyet ve kurumlarına adamışların çağı… Cumhuriyetin kurumunu kendilerinden çok daha fazla sevdiler. 

Bu zulüm hemen hemen hepsini içkiye itti. Onun gibi düşünen, bugün onları hatırlayan küçük bir kitle tarafından büyük aktörler olarak anılan, anılmasa da bilenin bildiği pek çok arkadaşını da…”

“Genellikle mutsuz bir adamdı babam, inanılmaz duygusaldı, birden hırçınlaşıverirdi, hep bir mücadelenin içindeydi; sonsuz gırgır onun kalkanıydı.”

“Baskı onu ve pek çok arkadaşını yıldırmadı, içlerindeki yaratıcılıkla hiçbir güç baş edemezdi çünkü; ama biz babamızdan olduk. O dönemde nice aile dağıldı, iyi oyuncular sahnede var olamadıklarından alkolik oldu, hatta öldü, intihar etti. Vebali işte bu tip yöneticilerin boynunadır. Dediğim gibi, kırk yedi yaşındaydı öldüğünde. O büyük aktör tiyatroda yapabileceklerinin çeyreğini yapamadan bu dünyadan göçtü gitti.”

“Devlet Tiyatrosu’nun yazılmamış tarihi trajedilerle doludur aslında. Pek çok yöneticisinin elime erk geçti, aman kaptırmayayım, sonuna dek faydalanayım diye arkadaşlarına, öğrencilerine göstere göstere, tiyatro disiplin işidir numarasını da zorla, cezayla, korkuyla yutturarak yaptıkları zulüm insanlık dışıdır ve aslında yatacak yerleri yoktur.“

Sonuçta seyirci Savaş Başar’a doyamadı. Biz babamıza hiç doyamadık.”

Ve Müşfik Kenter

Kemâl Başar yirmi iki yaşındaydı. Kolu kanadı kırılmış gibiydi. Amcası viyolonsel sanatçısı Yalçın Başar‘ın da desteğini alarak, üniversiteden ayrılıp, Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’ne girdi.

“Müşfik Kenter ve onun öğretileri, derim. O sadece çok büyük bir aktör değil, gerçek bir filozof, yeteneği, duyguları, zaaflarıyla bir insandı. Günde en az yirmi kez ” Önce iyi insan olun ” derdi. Öğrencisini korur, borç verir, evini, tiyatrosunun kapılarını hiç tereddütsüz ihtiyacı olanlara açardı. Gece yarısı bizleri Kenter Tiyatrosu’nda provaya çağırırdı. O zaman metro yok, otobüs yok. Taksi tutacak para da yok. Yürüyerek  giderdik… Düşünün, sabaha karşı saat ikide başlardı prova dört saat, beş saat sürerdi. Dediğim gibi, Müşfik Kenter bakış açısı kazandırdı bize. Adam etti, yola soktu. Erken kalkılacak, çok çalışılacak, disiplinden asla ödün verilmeyecek, olası yenilgilere karşı hep hazır olunacak… Kaypaklık, hainlik edilmeyecek.. Herşeyden evvel, mesleği sevip bağlanacak, asla ihanet etmeyeceksin… Bütün bu öğretiler şiar’ım oldu. Müşfik Kenter ise tek gururum. Yıldız ve Müşfik Kenter sayesinde İstanbul Devlet ve Mimar Sinan Üniversitesi Tiyatro Bölümleri’nde okuyan öğrenciler kaynaşmış gibiydik. Uğur Polat, Okan Bayülgen, Erdal ve Gürdal Tosun, Boran Kaya, Meltem Cumbul, Ali Sürmeli, Murat Karasu, Bülent Emin Yarar, Ragıp Savaş, Reha Özcan, Zeynep Erkekli, Simay Küçük, Zeyno Günenç, Taner Birsel, Payidar Tüfekçioğlu, Musa Uzunlar bizim dönemin oyuncularıdır.”

“Burada bir parantez açayım, talebelerine seslendirmeyi yasaklayıp, dublaj stüdyolarından çıkmayan, ortalıkta ‘Sanat, sanat’ diye nutuklar atıp, en uygunsuz, en bayağı filmlerde rol alan hocalarım da oldu o yıllarda. Mesela Zeliha Berksoy son derece baskıcıydı. Basitçe, ‘insanın tanımadıklarına içini açması’ diye tanımlanabilecek olan oyunculuk mesleği, hiç baskıcılıkla öğretilebilir mi? Konservatuar hayatım boyunca yadırgadım, karşı çıktım, doğru yapıyormuşum. Kaç nesle zarar verdi, yazık. İyi ki, Müşfik Kenter vardı, en kuvvetli panzehir oldu bizlere.” 

Mezuniyet sonrası Bursa Devlet Tiyatrosu’nda göreve başlar Kemâl Başar…1989-2016 yılları arasında oyunculuk, yönetmenlik yapar. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü yurtdışı İlişkiler Birimi kuruculuğu, yöneticiliği, Ankara Devlet Tiyatrosu Müdürlüğü ve Müdür Yardımcılığı vazifelerini üstlenir.Ankara, Van, Sivas, Konya Devlet Tiyatroları’nda pek çok piyesi yönetir. Kendisini, ‘Mina Urgan, Orhan Burian, Sabahattin Eyüboğlu’nun var olduğu topraklarda asla çevirmen olarak kabul etmeyip, “Ben sadece Sherman, Levin, Flourakis, Zemsch, Tsolakidis’in eserleri Türkçe okunsun istedim, bütün yaptığım buydu” dese de tam beş piyesi dilimize kazandırır.

“Sığ olanlar ve hedef şaşırtmak isteyenler, Devlet Tiyatrosu’na karşı olduğumu yayıyor. Ben de bu Cumhuriyet kurumunu çiftlik sanan sersemlerin halkın vergileriyle dönen kurumun asıl düşmanı, dolayısıyla kurumun da Cumhuriyet’imizin de asalakları olduğunu kuvvetle düşünüyorum. ” 

Ve olaylar, başarılar, hep mücadele…

“Doğru, çok önemli yöneticiliklerde bulundum. Başrejisörlük önerilmişti. Geri çevirdim. Devlet Tiyatrosu’nda Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün kurucu başkanıydım. Karşılılıklık esasını, diplomasiyi getirdim. Avrupa Tiyatro Konvensiyonu’na Devlet Tiyatrosu’nu üye yaptım. Bu arada Romanya’da ‘Hamlet’, ‘Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü’, ‘Romeo Juliet’ ‘Gözlerin Ardındaki Çocuk’ ve Polonya’da ‘Hürrem’i yönettim.’Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü’nü bir sokağı kapatıp dışarıda konserle ve sokak tiyatrosu ögeleriyle başlattığım ve oradan salona taşıdığım bir rock müzikal şeklinde sahneledim. Polonya’da Hitler’in bombaladığı ve öylece bırakılan Yahudi Varyete Tiyatrosu’nun yıkıntılarında ‘Hürrem’i bale tiyatrosu formunda sahneye koydum.”

“Avrupa’nın En İyi Yönetmeni seçilmem, başarılarım bazılarını rahatsız etmiş olacak ki, hile ile görevime son vermeye kalkıştılar. Genel müdür olmamdan korkuyorlardı muhtemelen. Beni, Portekiz’de  hakkında konuşup kurumu zarara uğratmakla suçluyordu genel müdür, oysa Portekiz’e hiç gitmemiştim. Yalan ortaya çıktı, kurum kamuoyu önünde zarara uğramasın diye üstelemedim, kuruma geri alındım. İçeride bol bol canını sıkmayı tercih ettim.”

Kemâl Başar, danışmanı ya da seçici kurul üyesi de olduğu, bazı uluslararası festivallerde verdiği dersler ve seminerlerle adından söz ettiriyor… Bir yanda da bürokrasi ile çarpışıyordu.

“Benim için bir Mehmet Ulusoy gerçeği ve Théatre de Liberté vardır. Mehmet Ulusoy her şeyden önce, dünya çapında bir yönetmendir. Ben de, dediğim gibi Doğu Avrupa’da bir şeyler yapmaya çalıştım. Kimileri çıkıp, bunları ilişkileriyle yaptı iddiasında bile bulundu. Kimseye sırf özel ilişkileri, bağlantıları nedeniyle oyun yönetmesi karşılığında 10.000 Euro ödenmez…”

Yavuz söze girip, “Tiyatromuzun dünya tiyatrosundaki yerini soruyor.

“Dünya Tiyatrosu’na baktığımızda bir yerimiz olduğunu söyleyemem.Çünkü tiyatromuzda üslup yok, taklitçilik var. Tiyatroda, ancak kendi kültür ve geleneklerinizden yola çıkarak evrensel normlara uyarsanız, dünyada ciddiye alınma şansınız artar. Mehmet Ulusoy mesela, kendi üslubunu koruyarak, özgün eserler koymuş ortaya. Mustafa Avkıran Yunanistan’da bir şeyler başarmış… Ben, Doğu Avrupa da… Ama hepsi de münferit çalışmalar. Bu arada, Güney Kore’de düzenlenen, kırk bir ülkeden, toplam kırk sekiz oyunun yer alacağı, Daejeon Uluslararası Tiyatro Festivali’ne ilk kez bir Türk Tiyatrosu olarak, Tiyatro Keyfi davet edildi. ‘!Amy Winehouse’ 20-21 Eylül 2023’de, ‘Tut Elimden Rovni’ ise 23-24 Eylül 2023’de Dream Arts Hall’da Güney Kore seyircisiyle buluşacak. Tiyatro Keyfi daha önce de ‘Öykülerden Oyunlar’ ile Berlin, Frankfurt, ‘Gözlerin Ardında Müzikal’ ile Londra, Amsterdam, Lahey, Sibiu, Telaviv, Jaffa, Lefkoşa, Gazimağusa turneleri yapmış, uluslararası festivalleri açıp kapamıştı.”

Diğer röportajlarımızda ben ve Yavuz sorular sorup, konuğumuzu paralel sorguya alırken, bu defa bir iki kelimeyle sıraladık sorularımızı ve lafa karışıp, müdahale etmeden sözü Kemâl Başar’a bıraktık.

Bitmeyecek tutku…

“Ben bir tiyatrocuyum. Tiyatro varlığımın, sahip olduğum her şeyin kaynağı, ömür boyu asla ihanet etmeyeceğim, hainlerden, tiyatroyu dejenere edenlerden, onu yok etme, bozma pahasına kendine menfaat sağlamaya çalışanlardan her zaman, tüm gücümle koruyacağım mesleğim. Bitmeyecek tutkum. Sonraki nesillere taşıyacağım emanetim.”

“Şimdilik meslekte otuz sekizinci yılım. Konservatuardayken tek cümleli bir figüran olarak, ‘Roksalan’ adlı bir piyeste, bir Osmanlı hikayesinin içindeki toz zerresi olarak başladı profesyonel hayatım. Venüs Sahnesi’ndeyiz. Öğretmenim Raik Alnıaçık yönetti, bana ilk yolu o açtı. Bana güvenmiş, rolü vermiş, ama ne yapsam olmuyor. Konservatuarda ukala ukala Hamlet parçalamak başka, gözümde çok büyüttüğüm aktörlerin karşında İçoğlan oynamak bambaşka. Çok zor! Dönemin en sert bakışlı aktörlerinden Atilla Olgaç’ın gözüne bakarak söylemek zorunda olduğum tek cümleye, o geçmek bilmeyen on, on beş saniyeye lanet eden bir figüran olarak ilk Devlet Tiyatrosu sahnesine çıkışım, ilk beceriksizliğim, ilk hüsranım, ilk mesleki başarısızlığım, ilk aşağılanmam dün gibi aklımda. Ne yapayım, karşımda gümbür gümbür Engin Şenkan, sert, ezmeye her an hazır Atilla Olgaç, ateş gibi, ne olacağı o zamandan belli Sumru Yavrucuk, gencecik, pırıl pırıl Zuhal Olcay ve kuliste nereye sığışacağını bilmeyen, tuvalete gitmeye çekinen beceriksiz bir çaylak… Bende hepsine bir saygı, artık saygı mı, korku mu, şuursuzluk mu, aşağılık kompleksi mi… Hiç birinin umrunda da değilim, doğal. Daha birinci sınıftayım, oyunculuk kim, ben kim. Ne işim var burada? Olur mu, sene sene sonra onlar gibi olmak zorundayım. Ama nasıl? Tamamen bu psikolojik çöküntü halindeyim. Ne kadar korkutucu bir meslek bu! Onlar gibi olamazsam dört sene sonra beni rezillik bekliyor. Ne yapacağım, geri dönüşü de yok! O tek cümleyi, kuliste bunları düşüne düşüne, o üç, dört saati kendime zehir ede ede, hem de sezon boyunca hiç doğru dürüst söyleyemedim. Birkaç kere sahneye girdim, yine ne yapacak bu yeteneksiz bakışları altında, sözümü başkaları söyledi, ben mal gibi durunca Atilla Ağabey ‘Çık dışarı’ dedi. Sonra dayak mı yiyeceğim diye beklerken sahnesi biten Atilla Ağabey hiç yaşanmamış gibi, kulağı diyafonda, kuliste yarım kalan satrancına koştu. Bu kadar adam sayılmıyordum yani, ulan bari bir fırça at! Fırça yiyeyim de adam sayılayım diye bekliyorum seni hemen sahnemin dışında. Yanımdan yokmuşum gibi geçmek ne? Evet, yoktum. Bir hiçtim. Hiç bile değildim. Asla unutmadım ben o sezonu. Ben işte o acıya basarak yükseldim. Çok düşündüm. Çok okudum. Çok çalıştım. Çok gezdim. Çok gördüm. Yarışım hep kendimle oldu.”

“Oyuncusu, müzisyeni bol bir ailede, klasik müzik eşliğinde büyüdüm. Sanatın, gerçek sanatçının değerini, sanat yapabilmenin zorluğunu, gerçek sanata ulaşmanın, o tanrısallığın neredeyse imkansızlığını, gerçek sanatçının eşsizliğini çocuk yaşta öğrendim. Sonradan anladım, hayranı olduğum oyuncuları işlerini yaparken, bu kadar yakından izlemek beni işte böyle büyülüyor, işte böyle kendi işimi yapamaz hale sokuyordu.”

“Artık büyüdüm. Hangi kuşaktan, hangi yaştan olursa olsun gerçek sanata benzer, yaratıcı işler beni büyülüyor. Gıpta ediyorum yapana, coşkuyla doluyorum. Kimi büyük yaratılar ağlatıyor. O kadar heyecanlandırıyor. Kiminin parçası, kiminin yaratıcısı olmak ise gururlandırıyor, tek başına kaldığımda, yine ağlatıyor. Yaş ilerledikçe sulu gözlü oluyor insan.”

Yönetmen Tiyatrosu

“Öncelikle belirteyim, yönetmen oyuncunun başında duran, onu yönlendiren bir trafik polisi değildir. Oyunculuk ve yönetmenlik farklı kavramlardır. İlle de oyuncunun yönetmen olması gibi bir mecburiyet yoktur. Dünyada bunun pek çok örneği var.

Ve asıl konu, tiyatro iki oyuncunun bir araya gelmesiyle olmaz. Dramaturg, tasarımcı ve yönetmen olacak ki, tiyatro yapılabilsin. Metin övücülüğüne de lüzum yok aslında. Metin sadece bir unsurdur. Edebi olması gerekmez. Ayrıca tiyatro yapmak için metne de ihtiyaç olmaz bazen, bir düşünce yeter. Dahası edebiyat ayrı sanat dalı, tiyatro ayrı…. Yani edebiyat yapmıyoruz. Metnin tiyatro yapmaya elverişli olması gerekir. Edebiyat, bazen bunu engeller. Meslek erbabı dediğimi anlayacaktır. Özetle, edebiyat kitapçılarda. Tiyatro sahnede.”

“Bu arada hemen belirteyim, tiyatro yönetmen demektir. Yönetmen metinden yola çıkıp, sözünü söyler.Ve önemli bir kural vardır tiyatroda: Bir oyunun başı ve sonu iyi olmalıdır. Ergin Orbey bu tüyoyu ilk yönetmenlik çalışmamda vermişti bana.”

“Keşke yönetmenlerimiz eserlerin çıktıkları dönemleri, felsefe, siyaset, ekonomi, tarih, psikoloji, estetik ve sosyolojiyi daha iyi bilseler ve gelir geçer, gerçekçi olmayan analizler, yorumlar yapmasalar, diyorum.”

“Çünkü iyi yönetmen sizi sanal bir kutunun içine hapsediyor, o kutunun içinde özgürsünüz. İyi de, o kutu dahil her şeyi yaratan sadece yönetmen…”

“Tiyatro, doğal olarak muhaliftir. Sanat muhaliftir çünkü. Politikacılar, yöneticiler tarih boyunca tiyatroyu kontrol altına almak istemiştir. Bizimki gibi toplumlarda sermaye, devletten çok iş alıyor, satacağını devlete pazarlıyor, dünyanın her yerinde de kapılar daha kolay açılsın diye sermaye sahipleri hükümetlerle iyi geçiniyor. Eleştiri istemeyen, muhalefete katlanamayan hükümetleri olan devletlerde, sermayenin sanatın yanında olması çok güç. Hatta imkansız. Düşmanca tavır almasa da zaman zaman, işine geldiğinde kendi tanıtımı için sömürse de sanatın, sanatçının yanında yer almaz. Tiyatronun evrensel ve tarihsel kaderi budur. Ancak ileri toplumlar eleştirel bakışın, kuşkuculuğun kıymetini bilir. Sanatı koşulsuz destekleyenler ileri toplumlarda görülür.”

“Dünyanın en önemli tiyatrolarının sanat yönetmenleri ya yönetmendir, ya dramaturgdur, ya yazardır; oyuncu olanını hiç görmedim. Oyuncunun egosu yüksektir, her metinde kendine rol bakar, diğerlerine eşit davranamaz bir kere…”

İlke

“Bağlı olduğum ilkelerim var. Mesela sanatı korumak, beni ben yapan tiyatroya ihanet etmemek. Ben, Müşfik Kenter’in evladıyım….”

Taklit

“Bir bakın, Devlet Tiyatrosu’nda hemen herkes Cüneyt Gökçer’i taklit eder. Yeryüzünde birbirinin aynı iki insan var mı, yok. O halde neden sahnelerimizde iki yüz adet Cüneyt Gökçer, bilmem kaç yüz adet Yıldız Kenter taklidi olsun? Sanatçı özgün olmalıdır. Birinin kopyası olarak bir yere gelinemez…” 

Devlet Tiyatrosu ve Özerklik

“Tekrar bir Muhsin Ertuğrul’umuz olursa belki… İnsanların erdem, ahlak, mesleki bağlılık ve etik değerleri açısından bunca düşüş gösterdiği, oportunizmin yükseldiği, sanat, bilimin ve kimi kazanımların, hoyratça altüst edildiği bir düzende, yürekli, hem halk, hem politik çevrelerce de itibar gören, her koşulda sözünü esirgemeyecek bir genel müdür gerekir. Hatırlatırım, Muhsin Ertuğrul bile statükoya yenik düşmüştü. Devlet Tiyatrosu’nda görev yaparken Cüneyt Gökçer ile Carl Ebert’in işbirliğine ve siyasetin kirli yüzüne daha fazla dayanamadı.Ve Kenter kardeşleri de yanına alıp İstanbul’a döndü…”

Devlet Tiyatrosu’nda nefer olmak…

“Konservatuarda Hamlet, Macbeth, Tom, Danton falan oynarsın boyuna, o başrolden bu başrole koşarsın, rol beğenmezsin, sanırsın ki Devlet Tiyatrosu`na girince de bütün roller senin. ‘Sahneye çıktın mı Tanrı gibi hissedeceksin’, ‘Sen değerlisin, farklısın” diye de gazlamışlar, ilk profesyonel rolünde arkada mızrağı tuttun mu aklın başına gelir, ne halt ettim dersin, ama bu sefer de ‘Devlet Tiyatrosu olmazsa ülkede tiyatro olmaz’, ‘Sen Devlet Tiyatrosu’nun neferisin’, ‘Halkın bu kuruma ihtiyacı var’, ‘Annen ölse sahneye çıkacaksın’ cümleleriyle dolar beynin, o adanmışlıkla senelerin geçer de kendini, yeteneğini, geleceğini ne uğruna feda ettiğini anlamazsın. Ve Devlet Tiyatrosu seyircisini eğitecekti, tiyatromuzu dünyada tanıtacaktı bunları başaramadı.”

Alternatif tiyatro

“Hemen söyleyeyim, bugünün alternatif tiyatrosu bana göre Devlet Tiyatrosu’dur. Çünkü gerçek tiyatroya alternatif işler yapmaya devam ediyor. Gerçek anlamda yaratıcılık gerektiren, çağı yakalamış tiyatro misyonunu özel tiyatrolar üstlenmiş durumda. Tiyatro muhaliftir, güdümü reddeder. Siyasetçiler tarih boyunca tiyatrodan uzak durmuşlardır.Muktedir güçle işbirliği olan sermaye de sanata düşmanca tavır alır. İşin doğası, diyelim.”

Sermaye ve tiyatro

“Az önce söylediğim gibi, çağın arkasında kalmış, köhne bir anlayışla yapılan, içine kapanmış, salt kendini önemseyen, önemsetmeye çalışan tiyatro sermaye güçlerini asla çekmez. Tiyatro kitleleri etkileyecek eserler ortaya koymadıkça sermayenin dikkatini çekmeyecektir.”

 Eleştirmenler

“Manasız eleştiriler yapılıyor bazen. Eseri, yönetmeni bilmeden, gerekçe ortaya koymadan, ‘beğendim, beğenmedim’ tarzında, sığ bir eleştiri anlayışı olmaz. Olamaz! Sezonda yüz doksan yedi oyun izledim, savunusu marifet değildir. Ne izledin, nasıl izledin? Donanımın, bilgin neydi bunları koy ortaya da tartışalım. Eleştirmenleri bu yüzden eleştirdiğim doğrudur. Bana hırçın diyorlar, umurumda değil. Şöyle bir durum var, evet okul belli bir formasyon veriyor ama kimse mezun olur olmaz oyuncu, eleştirmenim, tamam, oldum, diyemez.Bizler yaşamımız boyunca hep öğrenciyiz. Ve en önemlisi büyürken küçülmeliyiz.”

Alternatif mekanlarda yapılan tiyatro

“Dünyanın her yerinde olduğu gibi bizde de, yeni mezun, bir biçimde keşfedilmeyi bekleyen gençler, oldukça zor koşullarda, alternatif mekanlar bulup, ödenekli tiyatroların korku ve baskılar nedeniyle uzak durduğu gerçek tiyatroyu yapıyorlar. Bu gençleri önemsiyorum. Yabancı dil bilmelerini, Muhsin Ertuğrul’un hayatını okumalarını öneriyorum onlara. Şunu özellikle söyleyeyim; Tiyatronun çok daha iyi günlerini mutlaka göreceğiz. Ama yeni biçemler şart, bunun için de cesaretli, bilinçli, tutkulu gençlere güvenmek, yol açmak… Tiyatronun geleceği gençlerin elinde. Tutun o ellerden, tehlikeleri öğretin, tünelin sonunu gösterin, ileri itin! Güvenin!” 

Sansür… İlle de otosansür…

“Hiç kuşkusuz, otosansür sansürden daha kötüdür. Daha çok hasar verir. Sanatı yapılamaz hale getirir. Ne acıdır ki, siyasi erkten çekinen yöneticiler, ödenekli tiyatrolarda otosansürle, doludizgin hamaset ve taklitçilikle hareket ettiler hep. Gözbağcı oldular. Şöyle bir örnek vereyim, ‘Romeo ile Juliet’ İstanbul Şehir Tiyatroları’nda kapalı gişe devam ediyordu. Oyunda sofitadan sahneye düşen bir tüyle kurduğum metafor ve bir öpüşme sahnesi bir izleyici tarafından nedense rahatsız edici bulunup, şikayet edilmiş. Dönemin genel sanat yönetmeni, oyunu repertuardan çıkarttı hemen. Devlet Tiyatrosu’nda Tuncer Cücenoğlu’nun ‘Kızılırmak Karakoyun’ adlı eserini sahneye koyduğumda kurduğum finalde seyirci coşkusu, yoğun tezahüratlarla korkutucu hale geliyordu. Derhal önlemi alındı, baş rejisör yönetmenin ‘Mao’cu yorumu’ diye rapor yazmış, oyun apar topar kaldırıldı. Atatürk gibi bir devrimci varken, Çin’in devrimcisini örnek alacak bir geri zekalıya hiç benzemiyordum oysa. O kadar hızla yükseliyordum ki, yerlerine geçerim diye korkmuş olmalılar, meğer sicilimi saçmalıklarla doldurmaya çalışıyorlarmış. Oysa benim gözüm hiçbir zaman makamda olmadı, en yüksek makamdayım zaten, kendimi masaya, koltuğa mı mahkum edeceğim? Böyle şeyleri çok yaşadım, gördüm.”

Oyuncu mu, yönetmen mi?

“Kendimi yönetmen olarak tanımlıyorum. Yurt içi ve dışında sayısı seksene yakın oyun yönettim. ‘Amy Winehouse’,’ Tut Elimden Rovni’,’ Çılgın Zamanlar’,’ Ted Bundy’, ‘ Helikopter’,’ Öylesine Hikayeler’, ‘ Çığ’,’ Külhanbeyi Müzikali’,’ Cahide Sonku Müzikali’,’ Camille’,’ 72.Koğuş’, ‘Rain Man’,’ Hamlet’,’ Romeo ve Juliet ‘,’ İstanbul Efendisi’, ‘ Karaların Memetleri’, ‘ Bahçemdeki Ayı’,’ Nalınlar’ şu an için ilk aklıma gelenler… Ve tabii, ‘Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü’, ‘Gözlerin Ardındaki Çocuk’, ‘Hayatı Yaşamak’ ve ‘Kaktüs Çiçeği.”

Yazar ve yönetmen

“Tiyatro Keyfi’nin genel sanat yönetmeni olarak Kosta Kortidis’e ‘Ted Bundy’, ‘Bana Amy De’, ‘Camille – Taşın Kalbi’ oyunlarını ısmarlamıştım. Başarılı bir işbirliğimiz oldu. Öncesinde Gökhan Erarslan ile de bir yazar yönetmen çalışmasını ‘Cahide Sonku’ oyununda gerçekleştirmiştik.”

Tiyatro Keyfi

“Tiyatro Keyfi’ni Almanya’da yaşayan Dr. Cüneyt Arkan ile birlikte, ülkemizin Avrupa normlarında sanat yapan nir tiyatrosu olsun diye, on yıl önce kurduk. Tiyatro Keyfi, sürekli ilerliyor, yurtdışında ses getiriyor ve hayatım, sanırım onunla sonlanacak gibi, görünüyor…”

Kemâl Başar, 2022 yılında raflarda yerini alan “Milletin Tiyatrosundayım Sanmıştım Meğer Devletin Tiyatrosundaymışım (Tiyatro Nasıl Yapılmaz: 1989-2016)” isimli anı kitabında bir dönemin perde arkasını, yaşadıklarını belgeledi ve yarına çok önemli bir belge daha bıraktı.

Malzemesi bol yönetmenliği, başarıları, neşesi, planları, bıkıp usanmadan dağarcığına kattığı hayatın renkleri, good sence of humor’u, cesareti, mücadelesiyle yüreğinin sesini bir an olsun kaybetmemiş bir insan Kemâl Başar.

O’nunla konuşmak, mutluluktu bizim için.

Son olarak “Yaşam filminizi hangi karede dondurmak isterdiniz?” diye sorduk.

İşte yanıtı: “Çok mutlu ya da yaptığım işten çok tatmin olduğum ya da çok takdir edildiğim öyle çok an var ki. Savaş’ın doğumu, onu kucağıma aldığım an, o mucize sanki. Evet, orada donsun. O kare sonsuz olsun.”

PINAR ÇEKİRGE – YAVUZ PAK
Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • Koç
  • Boğa
  • İkizler
  • Yengeç
  • Aslan
  • Başak
  • Terazi
  • Akrep
  • Yay
  • Oğlak
  • Kova
  • Balık
KOÇ BURCU YORUMU

Merhaba! Bugün kendinizi ifade etme ve iletişim becerilerinizi geliştirme fırsatı bulabilirsiniz. İletişimde açık ve net olmanız, yanlış anlaşılmaları önleyebilir. Aynı zamanda, karşılaştığınız zorluklara karşı sabırlı ve esnek olmanız gerekebilir. Kendinizi ifade etmekten çekinmeyin ve iç sesinizi dışa yansıtmanın keyfini çıkarın.

BOĞA BURCU YORUMU

Merhaba! Bugün Boğa burcu için ilişkilerinizde daha fazla duygusal destek arayabilirsiniz. Sevdiklerinizle birlikte vakit geçirmek ve onlarla kaliteli zaman geçirmek için fırsatlar yaratabilirsiniz. Kendinize ve duygularınıza daha fazla odaklanmak sizin için faydalı olacaktır. Aynı zamanda iş hayatınızda da sabırlı ve kararlı bir şekilde ilerlemeye devam etmelisiniz. Başkalarının fikirlerine değer vermek ve işbirliği içinde çalışmak size olumlu sonuçlar getirebilir. Umarım bugünkü burç yorumunuz size rehberlik eder!

İKİZLER BURCU YORUMU
YENGEÇ BURCU YORUMU

Tabii ki! Bugün duygusal anlamda biraz dalgalı bir gün geçirebilirsiniz. İnsanlarla iletişimde hassas davranmanızda fayda var ve duygusal tepkilerinizi dengelemeniz gerekebilir. İçsel dengenizi korumak için meditasyon veya yoga gibi aktivitelere yönelebilirsiniz. Kendinize zaman ayırarak duygularınızı anlamlandırabilir ve gerektiğinde bir adım geri çekilerek dinginliğinizi koruyabilirsiniz. Aşk hayatınızda ise romantik ve duygusal bir gün geçirebilirsiniz. İlişkinizde tatlı sürprizlerle birbirinizi mutlu edebilirsiniz.

ASLAN BURCU YORUMU

Bugün, Aslan burcundakiler için duygusal anlamda biraz kararsızlık yaşayabileceğiniz bir gün olabilir. Sevdiklerinizle iletişimde dikkatli olmanız gerekebilir, özellikle tartışmalardan kaçınmak için sabırlı ve anlayışlı olmalısınız. İş hayatınızda gerginliklerle karşılaşabilirsiniz ancak sakin ve mantıklı bir şekilde hareket ederek sorunları çözebilirsiniz. Kendinize zaman ayırarak hedeflerinizi gözden geçirebilir ve ilerlemek için yeni stratejiler geliştirebilirsiniz. Bugün, duygusal dengeyi korumak önemli olacak.

BAŞAK BURCU YORUMU

Merhaba! Bugün, Başak burcundaki insanlar için detaylara daha fazla odaklanabileceğiniz bir gün olabilir. Mantıklı ve analitik düşünme yetenekleriniz bugün ön planda olacak ve önemli kararlar almak için uygun bir zaman olabilir. Aynı zamanda, sağlık ve beslenme konularına dikkat etmenizde fayda var. Bugün, kendinize zaman ayırarak iç huzurunuzu ve dengeinizi korumaya çalışabilirsiniz. İyi bir gün geçirmenizi dilerim!

TERAZİ BURCU YORUMU

Bugün, Terazi burcu olarak ilişkilerinizde denge ve uyum arayışınız ön planda olabilir. Sevdiklerinizle daha fazla vakit geçirmek, onların duygularını anlamak ve destek olmak önem kazanabilir. İletişim becerilerinizi kullanarak çevrenizdeki insanlarla daha fazla etkileşimde bulunabilirsiniz. Kendinize zaman ayırarak içsel denge ve huzurunuzu sağlamak için de adımlar atabilirsiniz. Eğer çatışmalar yaşarsanız, sakin ve anlayışlı bir tutumla karşılık vermek daha iyi sonuçlar doğurabilir.

AKREP BURCU YORUMU

Merhaba! Bugün duygusal olarak hassas olabilirsiniz. İletişimde olduğunuz kişilerle anlaşmazlıklara karşı dikkatli olmanızda fayda var. Kendinizi ifade ederken nazik ve anlayışlı olmaya özen gösterin. Bugün mümkün olduğunca rahatlamaya ve negatif enerjiden uzak durmaya çalışın. Sağlığınıza özen göstermek de bugün önemli olacak. Keyifli bir gün geçirmenizi dilerim.

YAY BURCU YORUMU

Arkadaşlarınıza ve aile üyelerinize ne planladığınızı ve nereye gittiğinizi bildirin, ardından onları geziye katılmaya davet edin. Bugünün Venüs-Mars bağlantısı, diğer insanları planlarınıza dahil ederek bazı ciddi liyakat puanları kazanabileceğiniz anlamına gelir.

OĞLAK BURCU YORUMU

Kendinizi daha dengeli ve kararlı hissedeceksiniz. Bugün işlerinizde disiplini elden bırakmayın ve sabırlı olun. Kendinize olan güveniniz artacak ve hedeflerinize daha yaklaşmak için gerekli adımları atacaksınız. İlişkilerinizde de daha sağlam bir temel oluşturmak için zaman ayırabilirsiniz. Enerjinizi doğru yönlendirdiğiniz takdirde bugün verimli bir gün geçirebilirsiniz.

KOVA BURCU YORUMU

Bugünün Venüs-Mars bağlantısı, haritanızın en dinamik iki açısını kesiyor, bu nedenle yaratıcı bir çabada başarılı olmak istiyorsanız, şimdi ona en iyi şansı vermenin tam zamanı. İnsanların fikirlerinize ne kadar açık olduklarına şaşırabilirsiniz.

BALIK BURCU YORUMU

Bugün duygusal olarak daha hassas olabilirsiniz. İnsanlarla iletişimdeki inceliğiniz sayesinde yanınızdakilere destek olabilir, onları rahatlatabilirsiniz. Ancak, kendi duygusal ihtiyaçlarınızı da göz ardı etmemelisiniz. İçsel dengeye odaklanmak ve kendinize zaman ayırmak için fırsatlar yaratın. Enerjinizi doğru yönlendirmek, hobilerinize zaman ayırmak veya rahatlama teknikleri kullanmak size iyi gelecektir. Kendinizi yeniden motive etmek için yapıcı düşüncelere odaklanın ve geleceğe umutla bakın.

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM