250 yıldır bu şehirde yaşayan ailelerin çocukları ”rütbemizden” aldığım yetkiyle konuşuyorum, Giresun diye bi meseleye sahibiz, hepimiz.
Kala kala bi avuç kaldık, ama en azından bizim kuşak da ölüp gidinceye değin, bu paha biçilemez sevda yaşayacaktır.
Sonramızı bilemem, yalnızca Allah’a emanettir şehrimiz.
***
Deniz diye, Balık diye,
Plaj diye, Liman diye,
Gemi Yolculuğu diye, Sahil diye kavramlar taşırız kafalarımızda. Unutamayız.
Bunlarla doğup büyümüşüz, şehrin görkemli hallerini tatmışız çünkü. Bugünkü içler acısı vaziyeti nasıl kabulleniriz ki?
(a) Ana Cadde’sinde ayağımız takılsa, yuvarlana yuvarlana denize düşülen bi şehirde, şimdi yaz günü deniz suyu bulmak yarım saat sürüyo… b) Epeydir lezzetli balık yiyebilenimiz var mıdır Giresun’da, sanmıyorum… c) İstanbul halt etmiş, Türkiye‘nin en büyük plaj kültüründen eser kalmadı… d) Liman’ımıza girmek yasak zaten, ki bu zamanı gelip sorulduğunda, verilebilecek türden bi hesap diğildir.. e) Demiryolundan söz etmek günah, Giresun’umuza çok şeyler katmış o bembeyaz yolcu gemilerini özlemekse suç oldu artık… f) Allah’ın ilmek ilmek dokuduğu, yedi cihanda emsalsiz sahilimiz doldurulup otoban yapıldı…)
Bireyler için geçerli olduğunda az buçuk anlaşılır olan ”gördüğü günden geri kalmak” deyimi maalesef, topluca Şehr-i Canan’ımızın başına geliverdi.
***
Sözlerim ne mevcut Belediye Başkanımıza ne de geçmiştekilere… Sözlerim ne şimdiki Sn. Vali’mize ne de geçmişte kalan il büyüklerimize… Sözlerim ne günümüz siyaset erbabına ne de artık esamisi okunmayan politikacı emeklilerine.
Bu anlamda haddimi bilirim.
Hatta herhangi bi kimseyle kişisel sorunum olmamıştır, şehrimdeki sayıları üçü-beşi bulmayan edebiyatçı müsveddeleri dışında.
(Edebiyat, her şeyden önce ”edep”gerektirir, kimseye zorla görgü-terbiye öğretecek zamanım mı varmış, diyerek bu midemi bulandıran faslı kapatayım hemen)
Zihniyetlerle işim olabilir, olsa olsa… Ve asla üst düzey olamamış, kent kültüründen nasibini alamamış zihniyetlerin Giresun’u getirdiği nokta budur demek durumundayım ki bu paragraftan gönül rahatlığıyla vınlayabileyim!
***
Kentlerin eski fotoğraflarıyla günümüzü kıyasladığında, içi parçalanmayan kimse yoktur sanırım. En somut örneği İstanbul’dur bunun. Dünya çapında bi güzellik yağmalanmıştır.
Giderek çirkinleşme olgusunu tüm şehirlerimize de uygulamak mümkündür. Açın bakın sosyal medyayı, hemen herkes kendi ilinin eski fotoğraflarını paylaşır. Ankara’sı-İzmir’i, Bursa’sı-Konya’sı, Diyarbakır’ı-Van’ı…
Tamamı, geçmişe oranla tanınmaz ölçüde çirkinleşmiştir yazık ki.
Hakkârili okurum var ise bağışlasın beni. Geçende eski / yeni Hakkâri fotoğrafları gördüm. Orası bile bozulmuş!!! İsyan ettim!!! Ulan ufacık Hakkari’den ne istediniz!!!
Oysa bi Avrupa kentini aynı mantıkla incelediğimizde, genel görünümde yüzyıllardır hiçbi şeyin değişmediğini anlıyoruz. Adamların, neredeyse ağaçları bile aynı yerde duruyo yahu, 150 senedir.
Ağaç kesmemek için bina kaydıran Atatürk’ü çok arayacağız daha!
***
En çok Giresun’umuza yazık olmuş diyebiliriz.
En güzeli Giresun’muş çünkü dünyanın.
***
Sözü, şehrimiz plajlar mevkiinde yapılmakta olan inşaata getireceğim.
İşin teknik yönünden anlamam. Fakat anlayanların iddialarına göre bizi bekleyen son;
”Nedensiz betonlaşma, sahilde yaşayıp da denizi görememe, görüntü kirliliği, haddinden fazla para harcama, doğal ve tarihsel yapıyı zedeleme, ekolojik dengeyi bozarak ve yola resmen bent çekerek olası sel felaketlerine neden olma” sözleriyle özetleniyor. Ne denli doğrudur, bilemiyorum?
Bense, bu kentin öz evladı olarak; ”Bu kararı verenlerin, bu projeyi çizenlerin, hatta bu inşaatta çalışanların yaşamlarında hiç plaja gitmedikleri” kaygısını taşıyorum sadece. Bakış açım budur!
***
Tıpkı; ömürlerinde hiç gemiye binmemişlerin gemi trafiğini yok etmesi, şöyle keyifle bi balık yememişlerin balıkçılığı öldürmesi gibi…
Tıpkı; şehrimizde asırlardır Gemilerçekeği adlı bi semt, bi doğal liman olduğu halde, şehrin göbeğine liman yapılması gibi…
Tıpkı; bikaç ailenin maddi çıkarları için sahilimizin-kumsalımızın kara yoluna dönüştürülmesi gibi…
Sizler alışabilir, hoş görebilir, olağan karşılayabilirsiniz. Ben son soluğuma değin alışmayacak ve hoş görmeyeceğim.
Çünkü ufacıktım. Şehri- Canan’da yaşadım.