Eskisi gibi diğil ömrüm.
Dünyamıza indirilmiş keyiflerin en büyüğü olan Garılar Pazarı ziyaretlerimi bile aksatır oldum epeydir, diyim de gerisini siz anlayın.
Zamanımı iyi yönetemiyor olabilirim,
Yorulmuş-bezmiş olabilirim,
Gocamaya başlamış olabilirim,
Ülkemdeki ekonomik sorunlar ve tüm dünyayı kuşatan virüs yüzünden yaşamdan nefret etmiş olabilirim?
Bilmiyorum valla, hiç tartmadım.
****
(Haddimi aşarak, Mahsuni Baba’nın sözleriyle;
-”Bi kantarda tartamadım ben beni” diyip susayım bari)
****
Reçellik incir alacaktım bigün Garılar Pazarı’ndan. Epeyce bi zaman olmuştur.
Yıllar boyu gide-gele, gülüşe-şakalaşa ahbap olduğumuz Cemile Yenge’ye;
-”Eşim benim aldıklarımı beğenmez nasıl olsa, Yenge’cüüm bana incir seçer misin” demiş bulundum her nasılsa?
Daha açtı ağzını yumdu gözünü;
-”Siz bu garılarınızdan bu gadar korkmayın” da,
-”Beğenmiyusa babasının evine dönsün” de,
-”Unlarda mı görülmüş bitek garılık” da,
Neler neler demedi?
****
-”Eh tabi, şey yani, haklısın tabi, olur mu valla” gibisine bişiler gevelediğimi anımsıyorum ilkin.
Sonra da eğilip Cemile Yenge’nin sepetine kendim seçtiğimi, mecbur incirleri.
Hadi benimkisi bişey diğildi;
O ana değin hiç kadrajıma girmemiş,
tahminen eşleri tarafından reçellik incir alınmak üzere pazar’a yollanmış,
yaşları ve mimikleri itibarıyla yeni evli oldukları net olarak anlaşılan,
ve muhtemelen Cemile Yenge’den yediğim fırçanın kulak konuğu olmuş iki genç oğlan da sepetin başına üşüşüp, hızlı hızlı incir seçmeye başlamadılar mı?
İnanılır gibi diğil idi.
****
Cemile Yenge’nin;
-”Ula bu gadar da gılıbık olmayın, u garılarınız beni biliyu mu bakiim” uyarılarını dinleye dinleye hep beraber incir seçtiğimiz o gün, tahminen 7-8 sene önceye aitti.
Geçendeyse sevgili büyüğüm, emekli eğitimci, duayenim, Abdullah Keskin ağabeyim benzer şeyler yaşadığını anlattı, vaktiyle Garılar Pazarı’nda.
Bi teyzemiz ısrarla pancar satmaya kalkışmış Abdullah Abi’ye. Böyle bi lüzum hissetmeyen Abi’mse işi gırgıra vurmuş;
-”Benim hanım pancar çorbası yapmayı bilmez”.
-”Ula pancar çorbası yapmayı bilmeyen garıyı neden aldın”?
-”Benim hanım Kürt kızı.. Buralı diğil”!
****
Bundan sonrası çok hüzünlüdür. Anadolu teyzesi yüreğidir, bakar mısınız inceliğe;
-”Gaç yıllık evlisiniz bakim”?
-”25”.
-”Peki canın hiç mi pancar çorbası çekmiyu oolum”?
-”Anneme gidiyorum o zaman”.
-”Vah yavrum”!!!
****
Sonrasıysa arap saçı…
Bi hafta sonra eşiyle gitmiş Abdullah Abi, aynı pazara. Teyze’mizin tezgahının önünden geçerken, önce yengemiz yemiş fırçayı;
-”Gız sen buralara gelin oldun da, gaç yıldır bi pancar çorbası yapmayı öğrenemedin mi”?
Ve sonra da Abdullah Abi’ye sıra gelmiş tabi ki;
-”Ula bu hiç Kürt gızına benzemiyu ya, sen beni mi gandırdın”?
****
Abim naapsın? Bu muhabbeti hiç anlatmamış meğerse eşine. Kolunu dürtükleyip;
-”O makyaj yapa yapa kendini sarışın etti” demiş.
Ve kaçmışlar oradan…
****
Giresun Garılar Pazarı’ndan geçmemiş adamın yaşamı eksiktir.
Bunu bilir, bunu söylerim.
****
Çok bilindik bi anımla bitireyim.
Yalnızca duydumdu, yolda önüm sıra yürürler iken. Mevzunun, başını sonunu halen bilmiyorum. İki kişiydiler.
-”Bunu pancar çorbası içerek kutlamak lazım” dedilerdi. Kimbilir, ne oldu, ne yaptılar, dünya çapında nasıl bi başarı elde ettiler diye az düşünmedimdi o gece… Bundan sonra herkese zorla pancar çorbası mi içirsem, naapsam?