Orta okulun birinin önünden geçer iken büyük kızım Çiğse ile; bahçede maç yapan öğrencilere denk düştük ikindi vakti.
Geçer ayak izledik maçı bi süre.
****
-”Bak kızım, kaçak-göçek yapılabilmiş bi iki mucizevi maçı saymazsak, ilkokulda da orta okulda da lisede de okul bahçesinde doğru düzgün bi maç yapıldığı görülmemiştir ülkemizde”.
-”?????”
-”Hele ki sınıflar arası bi futbol turnuvası görebilmiş tekbi erkek çocuk bulamazsın özellikle bizim nesilden”.
-”?????”
-”Her defasında ‘müdür gızıyu, gidin başka yerde oynayın’ dendi bize, hizmetliler tarafından… Ömrümüze denk gelen bütün okul müdürleri sinirli insanlardı hep. Bahçe fobileri vardı nedense”.
-”Baba tabi ki maçlar oynansaydı, sen garanti takım kaptanıydın bütün hepsinde de”.
-”Öhömm, şey yani”…
****
-”Haklısın tabi de kızım, asıl anlatacağım bu diğildi. Bi avuç olağanüstü başarıyı saymazsak, Türk futbolunun dünya futboluna nazaran geri kalmış olmasının ana nedeni okul müdürleridir. Hiç turnuva yapamadan büyüdük yahu. Dünya Kupasını nasıl alsın bu millet”?
-”Baba sen askerliğini Kütahya’da mı yaptıydın”?
-”Evet kızım”.
-”Askere gider gitmez seni oradaki bütün okulların müdürü yaptılar di mi”?
-”Ehh, öyle”.
-”Hemen okullar arası turnuva düzenlettin tabi”?
-”Biraz öyle gibi oldu”.
-”Hatta Kütahya Lisesi Avrupa Şampiyonu oldu o yıl sayende”?
-”Tabi tabi”.
-”Bütün yerel basın, Binbaşı Gürsel Müdür diye senden söz etti”?
-” Çok da konuşmiyim bunları şimdi kızım, devlet sırrı sayılır”.
****
Yürüyüp giderken biz çınar ağaçlarının altında, bi gözüm hala maçtaydı kuşkusuz.
Çok yaramaz olduğu her halinden belli çocuk, uzaktan şut çekti o esnada. Çocuktur, çeker.
Top avuta gitti maalesef. Toptur, gider.
-”Henüz Türkiye‘deki okul bahçelerinde hiç gol olmadı kızım” dememle yürümeye devam ettik, kaldırıma serilmiş sarı yapraklara basa basa. (Çatlasın Sezen Cumhur Önal)
-”Biliyordum zaten, en son golü ilkokuldayken sen attın” dedi kızım.
Kol kola caddeye kadar gelmiştik artık.
****
Minik kızım Yağmur’un okuldan dönüş zamanı olmuştu. Ayak sürtüp, beklemeye başladık servisini.
-”Baba, Yağmur’un çantasını tuttun mu hiç yakında”?
-”Evet kızım yaa, hayatımda bu kadar ağır bi çanta görmedim, mahvoldu belim”.
-”Aynı sizin Kuzey Kutbu’nda askerdeyken taşıdığınız taarruz çantalarına benziyordu di mi”?
-”Aynen öyleydi kızım. Yazık şu bacak kadar çocuklara. Sırtım koptu resmen”.
****
Bu kadar gırgır yeter sanırım. Ciddileşiyorum:
Saygı değer Milli Eğitim İl Müdürüm,
Sözüm sizedir.
Kurban olayım şu konuya bi el atıverin. Süt kuzularımızın her Allah’ın günü bu denli yüklü bi çantayı sırtlama nedeni nedir? Veya şöyle sorayım; bizim kuşaklar da dahil hiçbi neslin görmediği böylesi ağır kitaplarda acaba bu derece mühim olarak ne yazmaktadır? Kitapların bi bölümünün sınıfta bırakılma şansı yok mudur?
Vallahi el atın size zahmet.
Yoksa, ortaokul arkadaşlarımı toplar, Milli Eğitim’in bahçesinde kıran kırana bi maç yaparız!!!!
Gollerin yarısını da inadına ben atarım ha!!!