Şişli Tiyatrosu’nun “Çıkmaz Sokak” Oyunu Üzerine Söyleşi

Şişli Tiyatrosu’nun “Çıkmaz Sokak” Oyunu Üzerine Söyleşi

Yıl 1908. Şişli’de eski, yıkılmak üzere bir konak. Konak eski belki, ama hikaye eski mi? Bir yerlerde gizlenmiş, yazık edilmiş hayatlar var… Ruhları yorgun, bedenleri genç Cavide, Rana, Refika ve Mukbile. Nesip Paşa genç ve güzel Refika ile evlenmiş. Kardeşi Şekip’te genç ve güzel Mukbile ile… Nesip Paşa ile oğlu Cavid’in bitmeyen ödeşmeleri…

Şahabettin Süleyman’ın 1908’de yazdığı “Çıkmaz Sokak” adlı oyun,

dönemi itibarıyla, hiç kuşkusuz, son derece cesur, hatta zamanının çok ötesinde bir eserdi. En büyük cinsel, toplumsal ve politik tabulara dokunuyordu çünkü…

Yasaklanmış bir metin ve 115 yıldır sahnelenememiş bir oyun Şişli Tiyatrosu’nun “Çıkmaz Sokak” oyunu… 

Toplumsal cinsiyet rollerini, eşcinselliği merkezine alan ve bu temalarla toplumsal/politik özgürlükler arasında diyalektik bütünsellik kuran sezonun bu çarpıcı, estetik düzeyi yüksek ve cesur oyununu, yönetmeni Gökhan Erarslan, oyuncuları Deniz İnanç, Hafize Başak, Sevim Erdoğan ve Şeyda Merve Kölük ile konuştuk…

Deniz İnanç, Gökhan Erarslan, Şeyda Merve Kölük, Hafize Başak, Sevim Erdoğan. Foto: Esra Kılıçer

Pınar Çekirge: 115 senedir toprak altında kalmış bir eseri buldun, çıkarttın. Baştan yazdın. Yazarın başına gelmeyen kalmamış. Şimdi de yönetmenin, yapımcının ya da oyuncuların da başına çok şeyler gelebilir. Bu seni ürküttü mü?

Gökhan Erarslan: Mustafa Ağabey bana gecen sene teklif ettiğinde oyunu okudum. Üç perdelik uzun bir oyun, dili çok eski. Konu itibarıyla da, biçimsel olarak da sahnelenmesi zor bir metin. Önce ne yapabilirim diye düşündüm ve kendi tiyatro estetiğime yakın bir forma çekmeye çalıştım ve oyunu dediğiniz gibi baştan bir dramaturjiyle ele almaya gayret ettim. Ürküttü mü? Başlangıçta evet. 115 sene boyunca hiç sahnelenmemiş olması, konu ve içerik itibarıyla bugüne çok denk düşmesi ve yazarın oyunun sahnelenmesini görememiş olması çok ilgimi çekti. Oyunu baştan yazdım diyebiliriz. Kurguda bazı değişiklikler yaptım, çatışma noktasında bazı değişiklikler yaptım. Dil olarak anlaşılır bir hale gelmesini arzu ettiğim gibi, bazı noktalarda da güncel çatışmaları su yüzüne çıkarmak istedim. Cavit karakteri özelinde, o günün politik dertlerinin bugünkü dertlerle örtüşüyor olması benim için önemliydi. Dolayısıyla, bazı noktalarda da politik bir tavır ekledik. “Zincire Vurulmuş Prometheus”ta da dediği gibi, “Gücü yeni elde eden zorba olur.” Cavit de gücü elde ettiği anda değişmeye başlıyordu metinde. O noktadan yakalayarak politik figürü biraz daha sivrileştirmek ve sadece konuyu bir yerinden değil, pek çok perspektiften ele almayı tercih ettim.  

Pınar Çekirge: Finalde de bir değişikliğe gittiniz, değil mi?

Gökhan Erarslan: Evet. Oyunun finalinde, Paşa konuyu öğrendikten sonra kalp krizi geçiriyor ve ölüyor. Bu hiçbir şekilde benim sahnelemek istediğim biçimde amaca hizmet etmiyordu. Refika üzerinden diğer kadınların yaşadığı yalnızlık beni daha çok yakaladı. 

Gökhan Erarslan. Foto: Esra Kılıçer

Pınar Çekirge: Üvey anne figürü de metne göre daha yumuşatılmış. Orijinal metinde çok daha kötü bir karakter…

Gökhan Erarslan: Dönemin koşulları gereği mi bilemiyorum, Şahabettin Bey, Refika’nın özelinde bu meseleye kendi bakışını mı yoksa toplumun bakışını mı koyuyor? Bunu yazarın kendisine sormak isterdim: “Senin düşündüğün şey bu mu yoksa toplumun bakış açısını mı sen metinde yansıttın?” diye. Şahabettin Bey oyunu yazdıktan sonra memuriyetten de atıldığı için oyuna dair ne bir bilgi ne bir yorum var. Oyunun bugüne kadar korunmuş olması bile büyük bir mucize. Bu nedenle, bu konuda yazarın bakış açısına dair fikrim yok. Biz yazarlar bazen karakterin ağzından başka bir şeyler aktarabiliriz. O bazen bizim kendi fikrimiz olmayabilir. 

Şeyda Merve Kölük: Refika da zaten o kadar iyi bir kadın değil. Gökhan Hoca, Refika’yı daha sevilesi hale getirdi. Aslında metinde Refika daha kötücül bir yerden yaklaşıyor. Bence Gökhan Hoca’nın yorumu daha güçlü ve en azından sevgi adına yapılmış bir şey olarak daha önemli.

Pınar Çekirge: Peki oyunculara metni verdiğinde kafanda rol dağılımı yapmış mıydın Gökhan? 

Gökhan Erarslan: Hayır, belirlememiştim. Rol dağılımını belirlemek yaklaşık bir buçuk aylık bir süre aldı. 

Deniz İnanç. Foto: Esra Kılıçer

Pınar Çekirge: Refika çok zor bir rol. Daha önce tiyatro deneyimin var mıydı Şeyda?

Şeyda Merve Kölük: Daha önce tiyatro deneyimim var, en son 2015’te Devlet Tiyatrosu’nda bir oyunda yer almıştım.  Gökhan Hocam bana bu teklifi ilettiğinde ara vermiştim tiyatroya. Kamera önü oyunculuğa ağırlık vermiştim. Bir diziye girmiştim ve tiyatronun beni etkileyeceğinden, kamera önünde büyük oynayabileceğimden çekiniyordum. Gökhan Hoca “Sadece okumanı istiyorum” dedi. Metni okuduğumda çok etkilendim. Oyunun hiç sahnelenmemiş olması ve yazarın Fransızca öğretmenliği yaparken bu metin yüzünden işinden atılması çok ilgimi çekti. Ben bir sanatçı olarak herkese saygı duyan biriyim. Eşcinsellik konusu benim çok ama çok önemsediğim bir konu. İnsanların ötekileştirilmesi beni çok üzüyor. En azından böyle bir davada bulunmak beni çok mutlu etti. Okur okumaz aşık oldum metne ve kabul ettim oynamayı.

Pınar Çekirge: Peki metni okurken kafanda bir karakter var mıydı oynamak istediğin?

Şeyda Merve Kölük: Ben açıkça söylemek istiyorum. Okuduğumda kendimi Refika’ya çok benzettim. Onu oynamayı istedim. 

Yavuz Pak: Hepsi genç kadınlardan oluşan bu kadronun böyle tarih kokan bir metinle karşılaştığında ilk tepkileri ne oldu? Baş döndürücü bir hızla değişen ve dijital tiyatrodan hologramlara uzanan yeniliklerin tartışıldığı bir tiyatro çağında, bu kadar eski bir metni sahneye taşıma hali size ne hissettirdi? Metinde karşılaştığınız dil de çok eski. Bu sizi gerçekten heyecanlandırdı mı?  Ben bugünün genç oyuncularının böyle eski bir metinle karşılaştıklarındaki hissiyatı merak ediyorum.

Hafize Başak. Foto: Esra Kılıçer

Hafize Başak: Biz oyunun en eski halini zaten 2010 yılında Jale Karabekir ile okuma tiyatrosu şeklinde yapmıştık. Çok da keyifli bir iş çıkarmıştık. Şahabettin Süleyman’ın metninin feminist bir metin olduğunu söyleyemeyiz. Eski olmasından ziyade, meselenin o günden bugüne baktığımızda hala devamlılığını sürdürüyor olması benim için çok etkileyici. Hele o dönemde, 2. Meşrutiyet döneminde eşcinsellik sadece erkeklere yakıştırılan bir kavram, bir olguydu. Gökhan Hocamız da metnin dilini çok değiştirdi. Bu da benim için çok keyifli ve kolaylaştırıcı oldu diyebilirim.

Deniz İnanç: Metni yazıldığı o eski dilinde oynamamız zaten mümkün değildi. Ne biz anlardık, ne de anlatabilirdik. O nedenle burada Gökhan Hoca’nın payı çok büyük. O’nun sayesinde metnin dili ve sahneleme güncellendi ve bize eski bir metinmiş gibi gelmedi sahnelerken. 

Pınar Çekirge: Sevim, sen bu proje geldiğinde ne düşündün? 

Sevim Erdoğan: Projeye beraber karar vermiştik Mustafa Bey ile. Beraber bir oyun yapmak istiyorduk. O da “Benim hayalimdeki oyun bu. Sevim okur musun?” dedi. Okudum, etkilendim ama “Bunu bir konakta geçen entrikalar gibi sahnelersek olmaz, metnin meselesini öne çıkartmak lazım” dediğimde “Bunu Gökhan yapar” dedi Mustafa Bey. Yani başından beri içindeydim projenin aslında. Hangi karakter gelirse gelsin içinde olmak istiyordum zaten.

Sevim Erdoğan. Foto: Esra Kılıçer

Pınar Çekirge: Deniz’in oynadığı rol de oldukça zor. Erkeği oynuyor. Bu zor oldu mu?

Yavuz Pak: Aslında ben de tam onu soracaktım. Eril karakteri, eril iktidarı bedenine ve söylemlerine yansıtmak nasıl hissettirdi?

Deniz İnanç: İlk defa deneyimlediğim bir şey benim bir erkeği oynamak. Bunun bir kadın oyuncuyu çok geliştiren bir şey olduğunu düşünüyorum. Zorlanmadım. Çünkü Gökhan Hoca bizi o konuda çok serbest bıraktı. Belli çerçeveleri verdi tabi reji olarak ama biz karakterimizle biraz başbaşa kaldık. Rolü kendim çıkartmaya çalıştım. “Ne erkeksi ol dedi ne feminen ol” dedi Gökhan Hoca aslında. Tamamen duygu odaklı çalıştık diyebilirim. Ve ortaya böyle bir Şekip karakteri çıktı. Oynadıkça, her yeni oyunda, tabii ki asla yapıyı bozmayacak şekilde, hala denemelerim oluyor. Ne yapar bu adam, neyi nasıl yapar? Aşırı vizyon genişleten bir şey bence bir kadın olarak bir erkeği oynamak. 

Yavuz Pak: Aynı soruyu Cavit’i canlandıran Sevim’e sorsam? 

Sevim Erdoğan: Çok zorlanmadım. Çünkü büyürken biraz maskulen büyüyen, ağabeyini örnek alan bir kızdım. Erkek gibi olmak beni çok farklı hissettirmedi. Çünkü alışık olduğum bir formdu benim için. Cinsiyeti ile değil, karakterin gücüyle ilgilendim. İki noktası var Cavit in aslında. Evet, hak veriyoruz özgürlük mücadelesi var ama, bunu nasıl arıyor? Bu mücadeleyi verirken kullandığı yöntem doğru mu? Başkasının özgürlüğünü bitirerek kendi özgürlüğünü araması ve çok sivri bir karakter olması beni cezbetti. Daha önce de erkek rolleri bana çok geldi. Hatta, “Ben bu defa erkek değil de, şöyle güzel bir kadın karakter canlandırmak istiyorum, dişil enerjim biraz yükselsin artık” diyordum. Ama Gökhan Hoca “Sen yaparsın, inanıyorum” dedi. Ben de karakterin içine girince, derinliğini hissedince çok keyif aldım. Erkek oynamakla ilgili bir derdim olmadı o noktadan sonra. Gayet keyifle oynuyorum.

Şeyda Merve Kölük. Foto: Esra Kılıçer

Yavuz Pak: Peki Hafize, kadınların erkekleri canlandırdığı, lezbiyen karakterlerin de olduğu bir oyunda kadını oynamak nasıl bir deneyimdi?

Hafize Başak: Kendimi yalnız hissediyorum. Hatta benim de biraz maskulen bir tarzım vardır. Hocamız daha rolleri seçip dağıtmamıştı. “Nermin, Hafize olacak” dedi. Ben de diğer arkadaşlarım da çok şaşırdık. Hatta Gökhan Hoca’ya sordum, “Nermin çok naif, çok kadınsı ve dişi bir karakter ve çok ezik bir kadın hayatın içinde. Ben hep güçlü karakterler oynadım sahnede. Nasıl olacak?” diye. Derken okuma provalarında, metni çok saf bir yerden okumaya başlamıştım. Sonra süreç boyunca, Gökhan Hocamızın bize açtığı o özgürlük alanı sayesinde Nermin karakteri kendini oluşturmaya başladı. Açıkçası yalnız hissediyorum sahnede kendimi. Hepsine tanıklık eden bir karakter çünkü Nermin. Öte yandan, ben çok politik olduğunu düşünüyorum Nermin’in. Hepsinin sırlarına vakıf ama hiç kimseyle dedikodu yapmıyor. Sanırım çok yalnız kaldığı için, annesiz ve babasız kaldığı için, uyumlanmak zorunda hayata. Aldatılmış, incinmiş bir kadın. Cinselliği olmamış. Bu hikâyenin bu kadar hazin olması da beni çok derinden etkiledi. Beni en çok etkileyen şey de kocası tarafından sevilmemiş olması oldu.

Yavuz Pak: Lezbiyen karakterleri canlandırmak sizin için nasıl bir deneyimdi senin için Şeyda? 

Şeyda Merve Kölük: Öncelikle tarihin sahnelenen ilk Refika’sı olarak konuşmak istiyorum. Bundan birkaç sene sonra Refika’yı ilk kez oynamış olmak benim için çok heyecan verici bir şey olacak. Bir eşcinseli, bir lezbiyeni oynamak beni çok heyecanlandırdı. Çünkü daha önce hiç böyle bir deneyimim olmadığı gibi, böyle bir karakteri  canlandıracak olmak beni çok mutlu etti. Eşcinsellik kavramı Türkiye’de çok farklı bir yerde. İnsanların kategorize edilmesi, ötekileştirilmeleri, din, dil, ırk, eşcinsellik gibi olgular üzerinden ayrımcılığa uğramaları kabul edilemez. Evet, ötekileştirmeye karşı oyunlar var ama daha çok olsun istiyorum. Gerçekçi olmak için çok araştırma yaptım. Riskli bir rol Refika ve karikatürize olmamasına gayret gösterdim.

Deniz İnanç, Gökhan Erarslan, Şeyda Merve Kölük, Hafize Başak. Foto: Esra Kılıçer

Yavuz Pak: Sadece eşcinsellik temasıyla değil, romantik aşk ve şehvetli öpüşme sahneleriyle de cesur bir oyun sahneliyorsunuz. Seyircilerden hem eşcinsellik hem de öpüşme sahneleri üzerinden ne tür tepkiler aldınız? 

Hafize Başak: Çok beğeniliyor. Özellikle Şeyda ve Şerife’nin öpüşme sahnesiyle ilgili çok güzel geri dönüşler alıyoruz. “Tutkuyla öpüşüyorlar ve bizi oyunun içine alıyorlar” diyor gelen seyirciler. Hatta, Sevim ve benim öpüşme sahnemle ilgili “Siz neden öyle öpüşmüyorsunuz?” sorusu geliyor. Ben de “Siz oyunu tam anlamamışsınız, bir kere daha gelip izleyin” demek zorunda kalıyorum. Bazıları da, tiyatroyla hiç ilgisi olmayan seyirciler için söylüyorum, çok iğreti buluyorlar. “Ben bakamadım, başımı önüme eğmek zorunda kaldım, utandım” diyenler de var. Tam da bizim yapmak istediğimiz şey işte bu ve başarımızın tescil ediyor bu söylemler bence. 

Deniz İnanç: Tabii ki olumsuz eleştiriler aldığımız oldu. Bu sahnelerden rahatsız olanlar, “O kadarına gerek var mıydı?” diyenler oluyor. Ama bir elin beş parmağını geçmez bu yorumları yapanların sayısı. Bu azınlık dışında, seyircilerin büyük çoğunluğu bu sahnelere çok takılmıyor ve izlemeye değer buluyorlar oyunu. Pek çok seyirciden oyunu çok beğendiklerine dair yorumlar alıyoruz. Hatta son oyundan sonra bir arkadaşım geldi ve “Ben dikkati çabuk dağılan bir insanım, iki perdelik bir oyunu pür dikkat nasıl izleyebildiğime ben bile şaşırdım” dedi. 

Şeyda Merve Kölük:  Bazı seyirciler oyundan sonra beni durdurup “Ne kadar güzel öpüşüyorsunuz!” diyorlar alenen. Gündelik hayatta öpüşen insanlara dönüp bakamayız, değil mi? Ama burada bir oyun var ve izlemek zorundalar, görmek zorundalar. Önceleri, sadece öpüşme sahnesiyle dikkat çekmek beni kırıyordu biraz. Fakat zamanla, bu sahnelerin gerçekçi olması, tutkulu duyguların insanlara geçiyor olması beni çok mutlu etti. O kadar gerçekçi ki, insanlar bu sahnelerden bazen rahatsız oluyor, bazen ilgiyle odaklanıyorlar ve akıllarında kalıyor. 

Sevim Erdoğan, Pınar Çekirge. Foto: Esra Kılıçer

Yavuz Pak: Toplumsal cinsiyet rollerini, eşcinselliği çarpıcı bir biçimde sahneye taşıyan bir oyun olarak Çıkmaz Sokak, turneye çıkabilir mi sizce? 

Gökhan Erarslan: Çok isteriz ama bazı şehirlerde çok zor. Deprem olmasaydı aslında gidecektik turneye. Ege Bölgesi’ne bir turnemiz olacaktı. 

Hafize Başak: Ben Karadenizliyim. Ailemden hiç kimse yorum yapmak istemiyor bu oyun için. Asla oyunumu gelip izlemeyeceklerini biliyorum mesela. Ege’de, Marmara’nın imi şehirlerinde turne yapabiliriz ama.

Yavuz Pak: Sahnenin köşesine yerleştirilen su kabı ilginçti. Morali bozulan, gerilen karakter suyla temas etti.

Gökhan Erarslan: Refika hariç diğer karakterler bir arınma ihtiyacı ile suya gidiyorlar. Şekip’in dokunuşunu görüyoruz. Cavit ‘in daha eril bir yerden, abdest alır gibi suya dokunuşunu görüyoruz. Mukbile’nin arınma ihtiyacını görüyoruz. Sadece Refika suyun başına geliyor ve suya dokunmuyor. Çünkü bir arınma ihtiyacı hissetmiyor. 

Şeyda Merve Kölük: Çünkü Refika pişman değil. Sadece aşık oldu o. Arınma ihtiyacı hissetmiyor. Onun suyla değil, toprakla ilişkisi var. 

Deniz İnanç, Gökhan Erarslan. Foto: Esra Kılıçer

Pınar Çekirge: Oyunla örtüşen şiirler de dikkat çekiciydi…

Gökhan Erarslan: Postmodern dokunuşları seviyorum. Türleri birbirine karıştırmayı. O yüzden şiirleri ekledim. Güzel de sonuçlar aldım.

Yavuz Pak: 115 yıldır sahnelenememiş toplumsal cinsiyet rollerini, eşcinselliği merkezine alan bir tiyatro oyununu, yirmi yıldır muhafazakar bir iktidarın hüküm sürdüğü ama aynı zamanda toplumsal cinsiyet rolleri, eşcinsellik ve feminizm üzerine toplumsal bilincin hiç olmadığı kadar yükseldiği, diğer yandan muhafazakarlığın en geniş toplumsal tabana yayıldığı bir toplumsal/politik yarılma ve kutuplaşma sürecinde sahnelemenin sizin için tarihsel anlamı nedir?

Gökhan Erarslan: Tiyatro insanı olarak elbette bu oyunu sahnelemek çok cazip geldi ve bunun tarihsel sorumluluğunu aldım ama sadece metin ya da metnin anlattıkları değil, yaşadığımız coğrafya, günümüz politik iklimi, sosyal hayatın çatışmaları ve travmaları ile çok örtüştüğü için de sahnelemek istedim bu oyunu. Sanki aradan 115 yıl hiç geçmemiş de, biz hala aynı şeyleri yaşıyormuşuz gibi hissettiğim için yapmak istedim açıkçası. Zamansız bir metin Çıkmaz Sokak. Sahne ve kostüm tasarımını o zamansızlığın üzerine kurduk. Birebir dönem olmasın ama bir döneme ait olduğunu yine de anlayalım istedik. Ne yazık ki bu coğrafyada bazı şeyler hiçbir şekilde değişmiyor. 

Şeyda Merve Kölük, Hafize Başak. Foto: Esra Kılıçer

Yavuz Pak: Kesinlikle. Bugün de dillendirilen “Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!” sloganını sahnede sık sık dillendiren bir oyun Çıkmaz Sokak. Rejinin müdahelesiyle toplumsal cinsiyet rolleri ve LGBTİ+ özgürlükleriyle politik özgürlükler arasında oyunda kurulan diyalektik bütünselliği nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Sevim Erdoğan: Evet o sloganı dillendirebilmek çok keyifli. Zaten tarihsel olarak tahakkümün, zulmün sona erdiğini düşü. Bu sloganı fısıldarken bile güncele dair bir söz söylüyoruz aslında.

Gökhan Erarslan: Metni okuduğum andan itibaren, politik bir argümana yaslamadan bu oyunun asla olamayacağını düşünmüştüm. Bir konak ve yasak aşk etrafında dönen bir sahnelemeyle dönemin ruhunun ve toplumsal atmosferin ıskalanabileceğini hissettim. Metnin kaleme alındığı süreçte istibdat devri bitiyor, hürriyet, yani meşrutiyet geliyor ama bir yerden sonra yazar politik gelişmeleri gündeme getirmiyor. Belki gerek görmemiştir, haklı da olabilir ama aradan 115 yıl geçmesine rağmen bazı şeylerin hala değişmemiş olması nedeniyle metne politik bir tavırla dramaturjik müdahalede bulunma ihtiyacı hissettim. 

Sevim Erdoğan: Günümüzde her şey artık o kadar çok siyasetin meselesi oldu ki… Cinsiyet ayrımı da aslında şu anda siyasi bir konu. İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması, LGBTİ+ bireylerin dışlanması, ayrımcılık… Siyaset, hayatımıza müdahale konusunda çok baskın durumda. Dolayısıyla, bir oyun koyarken biz de kaçamıyoruz politik olmaktan.

Yavuz Pak, Gökhan Erarslan, Şirvan Kalenderoğlu, Hafize Başak, Sevim Erdoğan, Pınar Çekirge, Mustafa Kalkan, Deniz İnanç, Şeyda Merve Kölük. Foto: Esra Kılıçer

Gökhan Erarslan: Ben, içinden geçtiğimiz şu günlerde politik duruştan uzak durarak oyun yapanları anlamakta çok zorlanıyorum. Çok merak ediyorum, apolitik oyun yapan arkadaşlar hangi ülkede yaşıyorlar? Apolitik olmayı, politikadan sakınmayı nasıl başarabiliyorlar?

Pınar Çekirge: Evet, oyunda konak eski belki ama mesele eski değil. Öte yandan, üstü örtülü, birçok şiddetli bir Ödipalite vakası yaşanıyor, özellikle de baba ile oğul arasında. 

Sevim Erdoğan: Evet, Cavit anneye hayran ama anne gitmiş. O yüzden kabul edemiyor üvey anneyi. Babayla güç savaşı veriyor ve aynı anda istibdadın kalkması için müsade ediyor. 

Pınar Çekirge: Oyun boyunca oyuncular sahnede yer alıyorlar ve replikleri takip ederek karakterlerinin o repliklere verdiği ifadeleri yansıtıyorlar. Bu seyir zevkini yükseltiyor ve oyuncuları her an oyunun içinde tutuyor.

Deniz İnanç: Evet, oyuna sürekli dâhil oluyoruz sahnede. Mesela benim Müfide’yi takdim ettiğim bir repliğim var. Ben “Tek aşkı Refika oysa. Akan zamanı durduran yegâne Refika” derken, Şeyda ile bakışıyoruz. Yani oyun kişisi olarak oradasın, Şekip’sin. Sonra bir kaç saniye içinde kimlik değiştirip kendin olabiliyorsun, Deniz olarak. Bu durum sahnede gerçekten çok diri tutuyor bizi. Hem rolde olmak, hem izleyici olmak hem de oyuncu olarak yabancılaştırma unsuru olmak hepimizi çok dinamik kılıyor ve besliyor.

Sevim Erdoğan, Deniz İnanç, Gökhan Erarslan, Hafize Başak, Şeyda Merve Kölük, Şirvan Kalenderoğlu, Mustafa Kalkan. Foto: Esra Kılıçer

Gökhan Erarslan: Ben bunu eski oyunlarımda da denemiştim. Sevdiğim bir yöntem. Market’te de böyleydi, Hayvanat Bahçesi’nde de. Orijinal Günahlar’da da yine aynı şeyi denemiştim. Hem oyuncu, hem karakter, hem de izleyici olarak orada bulunulmasını ben seviyorum. Bunun yanında, seyirciyi de dahil etmeyi seviyorum oyuna. Seyirciyi de yadsımayan bu yöntemi kullanmayı seviyorum.

Yavuz Pak: Sadece bu sezona iz bırakan güncel bir oyun olarak değil ama aynı zamanda yazıldığı dönemde çok ciddi ve köklü bir toplumsal değişim sancısına tanıklık eden, izdüşümlerini bugünde yaşadığımız tarihsel nitelikte bir oyun olarak kıymetli Çıkmaz Sokak. Siz bu yasaklanmış metni ilk sahneleyenler olarak, bugün benzer sancıları hissediyor musunuz?

Gökhan Erarslan: Bireysel olarak ben kendi adıma bunu hissettiğimi söyleyebilirim. Bu ülkede yaşayan herkes bir şeylerin sancısını yaşıyor zaten. Kaçınılmaz bir durum bu sancı ve hepimizi etkiliyor. Kişisel haklar meselesini, toplumsal özgürlükler meselesini bu ülkede 115 yıl sonra aynı yerden hala tartışıyoruz. Bir yanımız tedirgin ama bir yanımız hep umutlu!

PINAR ÇEKİRGE – YAVUZ PAK

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

Merhaba! Bugün Oğlak burcundaki insanlar için iş alanında başarılı olabileceğiniz bir gün olabilir. Disiplinli ve kararlı tavırlarınız sayesinde hedeflerinize daha yakın olabilirsiniz. İlişkilerinizde daha anlayışlı ve sabırlı olmanız, problemleri daha kolay çözmenize yardımcı olabilir. Kendinize zaman ayırarak içsel denge sağlamak da bugün önemli olacaktır. Keyifli bir gün geçirmeniz dileğiyle!

KOVA BURCU YORUMU

Bugünün Venüs-Mars bağlantısı, haritanızın en dinamik iki açısını kesiyor, bu nedenle yaratıcı bir çabada başarılı olmak istiyorsanız, şimdi ona en iyi şansı vermenin tam zamanı. İnsanların fikirlerinize ne kadar açık olduklarına şaşırabilirsiniz.

BALIK BURCU YORUMU

Bugün duygusal olarak daha hassas olabilirsiniz. İnsanlarla iletişimdeki inceliğiniz sayesinde yanınızdakilere destek olabilir, onları rahatlatabilirsiniz. Ancak, kendi duygusal ihtiyaçlarınızı da göz ardı etmemelisiniz. İçsel dengeye odaklanmak ve kendinize zaman ayırmak için fırsatlar yaratın. Enerjinizi doğru yönlendirmek, hobilerinize zaman ayırmak veya rahatlama teknikleri kullanmak size iyi gelecektir. Kendinizi yeniden motive etmek için yapıcı düşüncelere odaklanın ve geleceğe umutla bakın.

YAZARLAR / Tümü
admin: hafta sonları gitmeli
2023-07-15 00:59:20
İlhan erdinç: Kaleminize sağlık👏👏👏
2023-02-23 09:35:47