birbirimizi hiç yüz yüze görmeden, üzerimde hakkı olan insanların başında ismet çelik gelir.. henüz reşit bile olmadığım giresunlu yıllarımda öylece durur, o güzel insan..
oğuz aral yönetimindeki gırgır dergisi’nin Türkiye’nin en önemli mihenk taşı olduğunu düşünürüm.. ismet çelik o derginin deli dolu yazarıdır..
oğuz aral elbette ki uzaylı falan gibi, ulaşılmaz gelirdi biz okurlara, ama ismet çelik halk çocuğudur, bizden biridir, normalde eczacı kalfasıyken bi biçimde keşfedilip efsane gırgır’a yazar olabilmiştir..
absürd mizahı o’ndan öğrendik desem inanın doğrudur.. ferhan şensoy’da bile etkisi vardır diye iddia eder, bu garip kardeşiniz..
bigün.. dergide çalışırken.. köfte ekmek yediği sırada.. kalpten gittiğini.. ve çok üzülüp çok ağladığımı anımsarım hep, burnumun direği sızlar..
bugün bile..
****
siz şöyle okuyun duygularımı;
gökyüzünde tüten olsam / yeryüzünde biten olsam / bir atlastan keten olsam / yar boynuna sarsa beni..
****
muhallebi çocuğu olduğum..
sokağa çıkmaktan sakındığım..
küfür etmeyi bilmediğim..
bi giresun-fener maçında, fenerbahçe kalecisi adil’e (sarı adil), tam da çıkış tüneline girerken kabaca bağırıp (asla sövme diğil, mesela, ulan sarı gafaaa gibi bi hitaptı) mevsimler boyu çok utandığım vakitler..
ismet çelik yazdı gırgır’a.. iett otobüsünde bi herif o haftaki gırgır’ı okur, beğenisini yüksek sesle küfür ederek belli edermiş.. hemen örnekleri uydurayım ve peşinen özür dileyeyim;
– vay pzvnk vay, ne güzel yazmış yaa….
– bak bak o.ç. ne komik…
– anasını şey ettiğim, ölecem gülmekten be…..
bakmış ve emin olmuş ki kendine ediliyo küfürler.. en son anasına da sövülünce kalkmış dövmüş herifi, ismet çelik..
utana sıkıla güldüm tabi o hatıraya..
üzüldüm de biraz..
****
siz şöyle anlayın hislerimi;
yar kolunda burma olsam / yedikleri hurma olsam / alçın alçın sürme olsam / yar gözüne sürse beni..
****
benimle yol arkadaşı olmuş herkes bilir ki, anadolu halk ozanlarımızın kalbimdeki değeri bi başkadır..
şöyle dertleştiğim ne de çoktur, dostlarım ile;
– yahu, hayatında piramit görmedin, nil nehri bilmedin, çin seddi duymadın.. uzay diye bişi bilmiyon, nasa henüz kurulmamış.. futbol yok, basketbol yok, sinema yok, tiyatro yok.. mozart daha doğmamış, beethoven yok, öyle büyük bi ressam yok, mimar sinan ortada yok..
işin, ulan daha do’yu bilmiyon, o ezgileri nerden uydurdun kısmına hiç girmiyorum bile..
ne diyecem, biliyonuz mu?
benim de sövdüğüm çoktur, karacaoğlan’a, pir sultan abdal’a, kul hüseyin’e, emrah’a, kul ahmet’e, nesimi’ye, hatayi’ye..
Allah affetsin.. sanırım Türk usulü sevmek böyle oluyo..
****
siz şöyle duyumsayın yüreğimden geçeni;
karac’oğlan uşak olsam / yar belinde kuşak olsam / bir atlastan döşek olsam / yar altına serse beni..
nasıl yazarsın bunu be adam, çıktın da Allah’ın cemalini mi gördün?
****
1) ben genelde “vay azzna zçduum” diyerek belli ederim sevgimi ve övgümü..
2) canım alpay abimse “şerefsiz” diyerek sever insanları.. misal benim kızıma bayılır ve “o şerefsiz yağmur napıyo” diyerek selam gönderir..
3) karacaoğlan şerefsizi (!) ise sanıldığı gibi zampara falan diğildir.. nereden biliyoz bunu? şuradan;
ben meylimi üç güzele düşürdüm
biri şemsî biri kamer, ille elif..
şems dediği güneş.. kamer dediği ay.. ama elif şerefsizi (!) hepsinden güzelmiş yani.. ille elif diyo pzvnk!!!!
****
nice sevda sözleri bilirim..
bir atlastan döşek olsam, yar altına serse beni gibisini duymadım..
çok şükür benim sevdiceğim (o da az şerefsiz diğildir) kilolu falan sayılmaz, döşeği olsam, ezilerek ölmem..