Kaynak olarak, bi dönem ilimiz Ünv.’ne konuşmacı olarak konuk edilen Meteoroloji Genel Müdürü gösterilmişti. Ben, gösterenlerin yalancısıyım, bilemem.
Ama duyduğumda hiç şaşırmayıp uzun uzun güldüğümü iyi bilirim.
****
Doğruluk olasılığı çok yüksektir bu bilginin.
İşte; Kar yağmasını gerektiren tüm koşullar oluşur, ama güneş açar. Ya da ne bileyim, bütün yurdumuz çöl sıcağıyla kavrulurken Giresun’a kar yağar falan.
Balıkçı ağabeylerimizin metodu en doğrusudur her daim; Kale’deki Türk Bayrağı Ordu yönüne doğru dalgalanıyorsa rahat olun, ama Trabzon‘a doğru salınıyorsa sakın denize çıkmayın!
****
Mevsim döndü, akşamları evler soğumaya yüz tuttu. Kazıkçı zihniyete inat, henüz doğalgazı açmadık. Gerçi özlemişiz, üşümeye de başladık.
Herkesin soğukla anısı vardır mutlaka. Benim, üşüdükçe Dolmabahçe’nin ayazı gelir aklıma mesela. Delikanlılık demlerimi anımsarım. Tribün günlerimi. Dünyanın en büyüğü, çArşı’mızı…
Siyah-beyaz atkıya, eldivene, bereye bürünmüş, bitek gözlükleri görünen gençliğimi düşünürüm. Az sonra Tribün Show başlayınca ısınacağımızı, nasıl olsa futbolculardan daha çok terleyeceğimizi…
-”En güzel Beşiktaş’ın çocukları sever” şarkımızı uyarlayıp (ki, harbiden öyledir) en güzel Beşiktaş’ın çocukları üşür diye diye gülümserim evimde.
****
O günlerin alışkanlığı olsa gerektir. Atkılarını hep ağzına-burnuna dolayan bi kardeşinizimdir. Öteki türlü takmaları sevemedim hiç.
Düşünürüm yeri geldikçe; ”Yahu neden maske takıyorum ki kışın”? Büssürü Beşiktaş atkım var işte, onları giyinirim teker teker? Kime ne ki? Ağzım burnum kapalı diğil midir sonuçta?
Olmadı, anneme maske ördürürüm?
Valla düşünecem bunu. Annem; ”Seni u saat döverim” diyebilir, ama hiç de kötü olmaz aslında anne örgüsü yün maskeler, kışın.
****
(O zamanlar da Beşiktaş’ımızın yün örgü aksesuarlarını yeğlerdim.. Diğerleri daha fantastik, daha cafcaflı, daha desenli falan idi, ama bu yün örgülü olanlar sanki gariban Satıcı Abi’mizin annesince yapılmış gibi gelirdi gözüme.. Daha bi kıymetlilerdi)
(Ötekiler, merdiven altı atölyelerde, bi nevi fabrikasyon, dandik ürünlerdi)
(Şimdiki gibi diğildi zaten.. Henüz bi sektör haline gelmemişti bu işler)
****
Hadi onu da yazayım, yeri gelmişken.
çArşı’nın çocuğu günlerimden epey bi sonra, Ülker’deki odamda otururken, bi katalog getirdiler önüme.
Murat Ülker yolladı dediler. Gürsel Bey bi baksın’mış. Ülker mağazaları için fikir edinecekmişim. Ne yapabiliriz’in raporunu istiyordu sevgili genç patroncuğum.
İlginçti. Murat Bey ilk kez direkt muhatap oluyordu benle. Heyecanla açıverdim, Bayern Münih’in ürün kataloguydu gönderdiği. Allah Allah dedim, ne alaka?
Öyle, salt forma-eşofman falan sanmayınız. Adamlar, daha 1990 yılında görmüşler sektörün ucunu bucağını. Ev tekstilinden çocuk odasına, şampuandan pasta kremasına Bayern Münih logolu ürünler? Yüzlerce ürün?
Etkilenmemek elde diğildi tabi. Anladım istenen şeyi.
(Yaptık bişiler, verdik istenen raporu, şunlar şunlar mağazalarımıza uygundur dedik, Ülker mağazalar zincirine 10-15 kalem ürün ekledik böylece)
****
İşte o katalogdur vizyonumu açan. O katalogun verdiği esinle, yıllar sonra Gima’da da güzel işler ürettim. Bugün, BİLGİ YURDU’muzun hem gıda, hem de gıda dışı ürünler sektörüne girecek olmasının kökeni de o katalogdur.
Yaşamadan öğrenilmez! Hele Giresun’da oturup ahkâm kesmekle olmaz bazı şeyler. çArşı’nın çocuğu olmayı, Sabri Ülker’in prensi olmayı Allah herkese nasip kılmaz!
Tuttuğu altın olsun Murat Ülker’in. Ki, oldu da zaten!!! Ülker bugün dünya devidir.
****
Bu yazı sabahın köründe yazıldı.
Ev soğuk.
Kale’deki bayrak Trabzon tarafına doğru dalgalanıyo, kurban olduğum.
Dışarısı atkı takılacak kadar olmadı henüz, maskeli olacağız mecbur.
Çay ocağında oturup spor gazetelerine bakmalıyım, Bayern Münih naapmış? Ekonomi sayfalarına göz atmalıyım, Murat Ülker ”Süpermarketlerin terörist olması hakkında” ne demiş?
Biri siyah, diğeri beyaz iki çile yün alıp anneme gitmenin de tam zamanıdır.
(Canımdan öte can ağabeyim Erdem Gülertekin’e ve tüm Gülertekin ailesine dayanma gücü diliyorum, acıları acımdır. KARTAL’ımızın mekanı cennet olsun)