Sanat alanında üretmekle, düşünsel, felsefi alanında üretmekle arada fark görüyorum. Ben düşünsel alanda ürettiğim için, düşünce dünyasını rahat keşfedebilmek için kişinin sağlam bir zeminden geliyor olması lazım rahat rahat dünyaya bakabilmesi için. Nasıl ki çocuk evde annesine güveniyorsa bahçeye çıkıp gezip böyle burnunu sokabilir değişik yerlere ve biraz korktuğunda hoop geri çekilip annesinin kucağına gider, yeniden bir güç kazanıp yeniden bahçeye keşfetmeye doğru gidebilir, sanki Yıldız’la evliliğimde ben bu düşünce dünyamı keşfetme konusunda daha cesur olmaya başladım. Ve o bakımdan daha olgun, kaliteli ve boyutlu düşünme konusunda bana yardımcı oldu diye hissediyorum, düşünüyorum o çerçeve içerisinde. Yani Yıldız benim metinlerimin ilk müsveddelerini gözden geçiriyor, gördüğü boşlukları soruyor, hukukçu gözüyle bakıyor, kadın gözüyle bakıyor. Ve belirli bir farklı kültürel zenginlikten gelmiş durumda. İlkokul dörtten sonra liseyi bitirinceye kadar Fransız eğitimi ekolü içerisinde bulunmuş. Onunla ilgili sorular soruyor. Onunla ilgili bakış tarzı içerisinde değerlendirme yapıyor ve görürse o noktadan sorular soruyor ve benim daha bir alışık olmadığım şekilde görmeme yol açabiliyor.

– Farklı bir süzülmüşlükle geliyor…

Evet. Ve ben düşüncelerimi herhangi bir görüşe, ideolojiye karşı bir kavga şeklinde geliştirmiyorum. Görüyorum ki düşünceler geliştirilirken bir kavga şeklinde de geliştirilebiliyor. Şu ideolojidenim, benim ideolojim daha doğru deyip öbür ideolojiye karşı bir tavır içerisinde olup geliştirilebiliyor ve o tavır, öyle bir mücadele içerisinde gelişmesi felsefi özgürlük bakımından çok sağlıklı değil bence. Böyle kendini savunmak üzere taarruz etmişsin sanki, böyle bir tavır içerisindesin. Yıldız’la olan ilişkimde, daha özgürce farklı farklı görüşleri ele alıp değerlendirip kendi sistemim içerisine katabilme toleransım daha arttı gibime geliyor.

(Damdan Düşen Psikolog / Sayfa: 507-508)