İlmik ilmik dokudum, satır satır ördüm şu yaşıma kadar, kim ne karışır?

Kitaplarımda, yerel ve ulusal köşe yazılarımda, şiirlerimde, Kültür Merkezleri’ndeki edebiyat ve mizah söyleşilerinde hep Gazi Caddesi’ni anlattım.

Dünyanın, doğrudan denize değin inen yegane ana caddesi olmuşluğunu… Esnafını, tabelalarını, kaldırımlarını… Nice yaşanmışlıklarını… Gözümde ve göynümde evrenin merkezi gibi durduğunu… Kalemim yettiğince destanını yazmaya çabaladım belki de bu soylu Cadde’nin.

En büyük ödüldür bi yazar için, saklıyom tümünü okur mektuplarının, maillerinin. Yurdun dört bi yanından yüzlerce insan merak ettiler Cadde’mizi; fotoğraflar istediler, daha bi ayrıntı istediler. Şaşırdılar, beğendiler, büyülendiler. Kimisi zıvanadan çıkmış gibi; ”Mutlaka bu yaz gelip görecez” dediler. Bigaç tanesi gerçekten de kafayı yiyip, geldiler.

Bu anlamda nasıl da mutluyum, bi iş başarmış insanların huzuru içerisinde yaşıyom hayatımı. Bilseniz, şu garip yüreğime ne güzel yaraşır.

****    ****

Şehrimle ilgili yazdıklarım arasında, dışarıdan en fazla ilgi gören, hiç kuşkusuz Türkiye Eczanesi ile ilgili olanı idi.

Nasıl olmasın; ”Tabelasında Canevi yazan kainattaki tek eczanedir” falan demiş, üstelik bi de; ”Yurdun herbi yanındaki Eczacılık Fakülte’lerinden otobüsler kaldırılıp, yeni yetme öğrencilere bu tabela gösterilmeli ki, hepsi adam gibi yetişsinler” gibisinden cümlelerle göğsümü gere gere posta koymuştum yedi düvele.

Gerçi yazıp söyledik de ne oldu, çok mu tınladı bunu Giresun insanı? Çok mu umurundaydı misal, siyasal ikbal dışında hiçbi beklentisi olmayan koltuk sahiplerinin? Çok mu dertti sanki, Giresun’un sosyal yaşamının görkemini cümle aleme duyurmak gibi bi görevi olduğundan haberdar dahi olamayan küçük beyinli, dümdüz heriflere bu işler?

Çok hüzünlü bi komedidir. Hep Giresun dışındaki, hayatlarında şehrimi görmemiş insanlar ilgilendiler bu tür konularımla. Ne acıdır, ne gariptir, olacak iş midir?

Sağolsunlar, varolsunlar, başımın tacıdırlar.

****    ****

Türkiye Eczanesi, 1932 yılında açıldı Gazi Cadde’mize. Bizler hep kısaca; ”Ezaane” diye bildik burayı. Diğer tüm eczanelerin bi adı vardı oysa; Falan Eczanesi, Filan Eczanesi. O başkaydı, bambaşkaydı.

28 Ağustos 1958 tarihinde, kendi aile büyüklerinden devralmış burayı, çok sevdiğimiz Eczacı Haşim Turan Gürdal Amca’mız. Binbir türlü iniş çıkışlar yaşanan bi memlekette, yarım yüzyılı aşkın süredir iş yaşamını sürdürüp, bugünlere kadar getirebilmiş. Takdir etmemek elde mi?

Şehrin göbeği diye bi kavram var ise eğer, tam da oradadır Ezaane’miz. Her anlamda hakimdir, kentteki tüm gelişmelere. Spordan siyasete, magazinden ekonomiye, her konunun nabzı burada tutulmuştur Giresun’da yıllar yılı.

Yalnızca bi sağlık kurumu diğil, İngiltere’de, iş çıkışı mutlaka uğranılan pub’lar misali, tüm dostların uğrak yeridir de aynı zamanda bu mübarek Ezaane. Son demlerine yetiştim, gayet iyi anımsıyom o sohbetleri, o dostluk ve arkadaşlıkları. O inanılmaz gırgır, şamataları. İyi ki görmüşüm o günleri, iyi ki yaşamışım. Büyük payı vardır kişiliğimin oluşmasında bu mekanın.

Şimdi, yaşamlarına cennette devam eden pekçok büyük adam her akşam işlerinden evlerine giderken, saat 19:00 civarı Türkiye Ezaane’sinde buluşurlar idi. Yarım saat, bi saat falan. Babam Kaya Ekmekçi’den başliyim izninizle, sevgili Amca’larım; Avukat Rasin Bayazıtoğlu, Avukat Ahmet Ersöz, Avukat Hayati Topallı, Dr İsmet Bilgen, Orhan İşseven, Mahmut Yolasığmaz, Dr Rıdvan Çulfaz, Em.General A.Rıza Erkan…

Allah uzun ömürler versin, halen ulu birer çınar gibi yaşayan büyüklerim; Nihat Yanıkoğlu, Mehmet Hattat, Orhan Sütlaş, Dr Erdoğan Memişoğlu. Unuttuğum isimler varsa bağışlasınlar beni…

Ve unutulmaz personel… İğneci Sali Amca (Cihangiret), Kalfaların Kralı Adem Abi (Yüksel), Sevgili Fatma Abla (Serban). Sizlerin emekleriniz, üstümüzdeki haklarınız nasıl ödenir?

Nereye gitti o günler?

****    ****

En yakın aile dostlarımzdır Gürdal Ailesi. Kendi payıma söylüyom, nice yakın akrabamdan yeğdirler galbimde.

Ellerinde büyüdüm sonuçta, çok sık uğrar hatırını sorarım canımın içi Haşim Amca’mın. En son yanına gittiğimde, yanaklarında bi yorgunluk, gözlerinde tatlı bi duygusallık gözlemledim. Rafları boşaltıyolardı hafiften. Ezaanesini kapatmaya karar vermişti bu 80’lik deliganlı.

Zaten sulu gözlü, nanemolla yürekli herifin tekiyim, zor duttum gendimi oracıkta. Kaç kez sarılıp kucakladım Haşim Amca’mı. Yalnızca bi işyerinin kapanması diğildi yaşadığım, bi tarih sona eriyodu şehrimde.Nasıl dayaniyim ki?

Bak ilk kez itiraf ediyom, ben dünyaya muzipçe bakmayı, hiç büyümeyen bi çocuk olarak kalmayı senden öğrendim Haşim Amca. Daha pekçok üstün niteliklerin var helbet, ama ben o gısmını anca alabilmişim, napiyim?

Sana emeklilik yaşamında huzur ve mutluluk diliyom. Bu şehre kattığın güzellikler için Allah senden razı olsun.

Şimdi artık şehri Giresun düşünsün gerisini. Herkes şapkasını önüne koysun; kimin, her akşam, ama her akşam, iş çıkışı mutlaka uğrayabileceği bi dost mekanı var?