Berfu Aydoğan ile Tiyatro Yolculuğu ve “Sanki Hiç Unutmayacakmış Gibi” Oyunu Üzerine…

Berfu Aydoğan ile Tiyatro Yolculuğu ve “Sanki Hiç Unutmayacakmış Gibi” Oyunu Üzerine…

Kadıköy Emek Tiyatrosu, kadın temasını merkeze alan işler yapmaya devam ediyor. 8 Mart haftasına girmişken, Alis Çalışkan’ın kaleme aldığı, Özge Erdem’in yönettiği, bir kadın hikayesi “Sanki Hiç Unutmayacakmış Gibi” oyununun oyuncusu Berfu Aydoğan’dan hem oyunu hem de kendisinin tiyatro serüvenini dinlemek istedik…

Günsu Özkarar: Sizi biraz kendinize baktığınız yerden tanıyabilir miyiz?

Berfu Aydoğan: Ben Şehir Tiyatrosu oyuncusuyum. İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sekizinci yılım oldu. Daha öncesinde Devlet Tiyatroları’nda oynadım ve kısa bir Ankara dönemim var. Geçen yıldan beri de Kadıköy Emek’te oynuyorum. 

Günsu Özkarar: Felsefe eğitimi de aldınız değil mi?

Berfu Aydoğan: Evet, Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunuyum. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda müzikal eğitimi aldım yarı zamanlı olarak. Felsefe eğitiminden sonra tiyatro eğitimine başladım. 

Günsu Özkarar: Felsefe eğitiminizin tiyatroya bakışınıza bir etkisi olmuştur sanırım…

Berfu Aydoğan: Liseyi bitirir bitirmez başladığım Felsefe eğitimi bana sorgulamayı ve farklı disiplinlerin bir araya gelmesinin beni ne kadar heyecanlandırdığını gösterdi. Kendimi felsefe sayesinde keşfettim diyebilirim. Benim için beşeri bilimler, sanat ve felsefe birlikte yoğurulması gereken alanlar… Liseyi bitirdim, felsefe okuyorum, bu işi yapmalıyım gibi bir algı oluşabilirdi ama aksine her alanı harmanlayarak kendime bir havuz oluşturabildim. Elbette bu da felsefe eğitimi sayesinde oldu. Yoksa tiyatro bambaşka bir alan, özellikle de oyunculuk. Oyunculuk tamamen eylemsel bir olgu. 

Günsu Özkarar: Peki ya çocukluğunuz… Tiyatroya olan arzunuzun tohumları orada mı?

Berfu Aydoğan: Olmaz mı? Ben eğitimci bir aileden geliyorum ve annemin de tiyatroya, müziğe çok ilgisi vardı. Ayrıca evimiz İstanbul Şehir Tiyatroları’nın bir sahnesinin yanındaydı. Ben de oraya gidip gelerek büyüdüm. Aile içinde de, hep sahne üstüne atılıyordum. Herhangibir konuyla ilgili bir sunum olsa ya da müzikle ilgili bir şey de olsa, sahne üzerinde yapılacak her şeyi bana veriyorlardı. Kendinizi ifade etmeyi öğrenmiş bir çocuk olmanız da aileden geliyor tabi. Bir de dediğim gibi, ailemin eğitimci olmalarının ve haliyle hitaplarının kuvvetli olmasının etkisi daha çok. 

Günsu Özkarar: Ankara yıllarınız nasıl geçti?

Berfu Aydoğan: Aslında Ankara’ya oyunculuk lisans eğitimi almaya gittim, ama kendimi Hacettepe’de tiyatro yönetmenliği yüksek lisansında buldum. Hacettepe Üniversitesi’nden insanların kurduğu özel bir tiyatro olan Kulis Sanat’ta hem oyuncu, hem de yönetmen olarak çalıştım. İlk yönetmenlik denemem o zaten. Sonra Şehir Tiyatroları sınav açınca Istanbul’a geri döndüm. Ama tiyatro lisans yapmadığımı fark edince Yeditepe Üniversitesi sınavlarına da girip, burslu kazanarak, orada lisans eğitimine başladım. Yüksek lisanstan sonra lisans yapan bir insanım. (Gülüyor)

Günsu Özkarar: Ankara ve İstanbul’daki tiyatro eğitimini kıyasladığınızda ne gibi farklılıklar var sizce?

Berfu Aydoğan: Ben Ankara’ya gittiğimde İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda bir oyunum vardı ve Ankara’da da bu duyulmuştu. Oyun müzikal olduğu için, benimle ilgili çağdaş tiyatroya yatkın, Batı kafasında, konvansiyonel olana uzak olduğuma dair bir algı oluşmuştu. Ben de zaman içinde buna katıldım. Çünkü orada Devlet Tiyatrosu ve opera geleneğinden gelen, oldukça oturmuş, kemikleşmiş bir kurumsal algı var. Seyirci olarak da böyleler, eğitim olarak da. Benim kafamda klasik tiyatro eğitimi anlamında oturmayan taşlar vardı, onlar yerine oturmuş oldu. Akademik anlamda kıymetli hocalardan ders alarak, onların bu işi nasıl ele aldığını, kitapları nasıl yazdıklarını yakından gözlemlemiş oldum. Ayşegül Yüksel’den bile ders aldım, düşünsenize. 

Günsu Özkarar: Kadıköy Emek’le yollarınız nasıl kesişti?

Berfu Aydoğan: Kadıköy Emek’le yolum Pınar Yıldırım’la tanıştığımda kesişti. Pınar ile ortak arkadaşımız çoktu. Ben daha önce de Kadıköy Emek’e bir şekilde gidip geliyordum, daha çok sahne arkasındaydım. Sanırım ilk kez geçen yıl bu zamanlarda düzenlenen 2. Kadınlar Şenlikte Festivali’nde görünür oldum. Beş kadın hikayesinden oluşan Dijital Kısa Oyunlar Seçkisi’nde sahne üzerinde yer aldım. Tabii, o proje için sahne üzeri yerine kamera önü demek daha mantıklı. Tam bir yıl olmuş, yine 8 Mart haftasıydı. Kadıköy Emek sürecimin bu kadar geç başlamasının en önemli nedeni Şehir Tiyatroları’nda çok yoğun çalışıyor olmamdı. Pandemiyi fırsata çevirdim diyelim. (Gülüyor) Şehir Tiyatroları’nda oyunum da olmayınca Kadıköy Emek’in işlerinde yer alabildim.

Günsu Özkarar: “Sanki Hiç Unutmayacakmış Gibi” de bu sayede doğdu sanırım…

Berfu Aydoğan: Alis Çalışkan’ın geçen sene Kadınlar Şenlikte Festivali için yazdığı “Uzakların Aynası” isimli oyun okumasını yaparken, karakteri ben okumuştum ve herkes “Sen neden canlandırmıyorsun bu karakteri?” deyince de karakteri ben canlandırdım. O sırada karakterin ismi Nihan değildi. Ama şu anki “Sanki Hiç Unutmayacakmış Gibi” oyunumuzun çekirdeğiydi. Alis, oyunu uzatınca ismini de değiştirdi. 

Günsu Özkarar: Oyunda başka değişiklikler de var değil mi?

Berfu Aydoğan: Tabii. Şive ve diyalekt orada da var. Sarıkız miti ve o mitten etkilenen Zerda ile tanışma da aynı. Ama YouTube için yaptığımız kısa hikayede köyden gelmiş, daha modern bir çevrede oturan bir kız vardı ve sadece kameradaki moderatöre konuşan bir kız görüyorduk. Oyun bir saatlik bir hikayeye evrildiğinde ise, Alis bu karateri köyde yaşayan bir kıza çevirdi. Ama bütün kadınların hikayesini anlatabilmesi için, özellikle bir yer belirtmedik. Yani ne Ege’ye ne de başka bir bölgeye işaret etmedik ki, Sarıkız miti Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi, tüm kadınları da temsil edebilsin.

Günsu Özkarar: Nihan nasıl bir kız peki?

Berfu Aydoğan: Nihan kendi kabuğuna sığmayan bir kız. Bazı felsefi cümleleri ve düşünce yapısı beni en çok etkileyen yönü oldu aslında oyunu okurken. Çünkü onun birçok yönü var oyunda. Siyasi satır altı göndermeler var, sorguladığımız cinsel yönelimi var, Sarıkız miti var, sembolik taşlar var. Karakteri anlamaya çalışırken bir yandan da beni etkileyen yanlarını düşündüm. Bence Nihan oldukça çarpıcı bir karakter. Başka bir yerde, başka şartlarda doğmuş olsaydı, kendisini bambaşka şekillerde ifade ederek apayrı bir algı yaratabilecekken, soyut düşünebilmesi ve incelikli yapısından dolayı deli damgası yemiş biri. Bu fırsat eşitsizliği ve Nihan’ın bu eşitsizlikten kaynaklanan hüznü beni çok etkiliyor.

Günsu Özkarar: Taşlar neyi sembolize ediyor?

Berfu Aydoğan: Oyundaki taşlar, bütün o dış gözlerin, kendinden farklıyı ötelemeye çalışan ve benimseyemeyen, benimsemekten korkan gözlerin masum insandaki birikimini anlatıyor bence. Taşı küçülten de Zerda oluyor. Nihan kendisini Zerda sayesinde keşfediyor. Ama taş gitse de, ağırlığının hissiyatı kalıyor geride. 

Günsu Özkarar: Oyun biraz da kadınların yaşadığı fırsat eşitsizliğini göstermeye çalışıyor sanki…

Berfu Aydoğan: Evet. Böyle de yorumlanabilir. Alis’in diğer oyunu da bir kadın hikayesi olduğu için ve geçen seneki kısa oyunlar 8 Mart haftasında çıktığı için böyle de görebiliriz.

Günsu Özkarar: Bu tür oyunlar nerede bir karşılık buluyor sizce?

Berfu Aydoğan: Bu oyunlar sayesinde, insanları kolaylıkla kendimizden dışladığımızda nelere sebep olduğumuzu görüyoruz. Belki kendi kabul edilebilirliğimizi arttırmak ve daha güçlü olabilmek adına, bize daha zayıf ve farklı görünen birilerini yaftalayabiliyoruz ve bu tavır karşımızdaki insanın hayatını hırpalayan bir yere dokunabiliyor. Bunu görmek önemli. Çünkü bize ve topluma ayna tutuyor. Oyunda bir yandan erkeklerin gözünden de görüyoruz. Karar sahibi ve Zerda’yı yaftalayan bir erkek tayfası var. Kadın yapmaz demiyoruz, kadınların da benzer söylemlerine rastlıyoruz ama yargı hakkı sanki hep erkekte, bunu da göstermek istedik. 

Günsu Özkarar: Bunları görmek farkındalık mı yaratır yoksa durumu bize kanıksatır mı peki sizce?

Berfu Aydoğan: Ben edebiyatta da, sanatta da, hatta eğlence sektöründe de, bunu göstermeyelim, kötü örnek olur gibi düşüncelere katılmayan bir taraftayım. Gerçeklerin ve bir toplumu etkileyen kötücül algıların veya çarpıtılmış zihniyetlerin yansımalarını açık haliyle gösterilmesi taraftarıyım. Ayrıca, bunun birilerini rahatsız ettiğini göze alarak yapılması gerektiğini düşünüyorum, çünkü rahatsız oldukça bu bizi bir yere götürür ve içimizde demlendikçe bizde bir farkındalık yaratır. Yani bir şeyleri görmekten o kadar korkmamalıyız, böylece bir yerlere varabiliriz.

Günsu Özkarar: Oyunun prova süreci nasıldı?

Berfu Aydoğan: Uzakların Aynası’nı da Özge Erdem yönetmişti, ilk kez orada çalıştık kendisiyle. Sonra yazın çalışmaya başladık ve oyun çıktı, üç temsil oynadı. Ardından ben Atina’da bir workshop’a gittim, o aranın ardından da oyun sezonda hız kesmeden devam etti. Oyunun kökeni ise, yaz sıcağında dört kadının birbirine kenetlenerek çalışmasına dayanıyor. Biz bu metne sığındık kısacası. Özge oyuncuyu kendi sınırlarıyla daraltmayan ve alan tanıyan bir yönetmen. Bu sayede ben de oyunda kendimi ifade edebildim. Keyifli olan kısmı ise, asistanların dahi kadın olmasıydı. Böylece bol bol kadın bakış açısından tartışabildik. 

Günsu Özkarar: Kadınlar Şenlikte Festivali’nde bahsedebilir miyiz? Kadıköy Emek Tiyatrosu kadın ağırlıklı çalışan bir tiyatro platformu da diyebilir miyiz?

Berfu Aydoğan: Üç senedir devam eden bir festival bu. Kadıköy Emek Tiyatrosu’nu kuran bir kadın. Yanında çalışanların çoğu kadın. Zaten Pınar Yıldırım, her zaman kadınların birbirine köstek değil destek olursa ileriye gidebileceğimizi düşünen biri. Bu seneki festivalin önemi ise Sulukule’deki kızkardeşlerimize ve ihtiyaç sahiplerine gidecek olan destek. “Kızkardeşine hediyeni unutma” diyerek gelen yardımları Sulukule Gönüllüleri Derneği’ne gönderiyoruz. Şenlik 8 Mart’ a denk geliyor ama tiyatro sadece 8 Mart’ta değil, her zaman kadın dayanışması olması gerektiğini benimsemiş durumda. 

Günsu Özkarar: Önümüzdeki günlerde başka projeleriniz var mı?

Berfu Aydoğan: Şehir Tiyatrosu’nda yeni bir oyunum olacak. Bunun dışında Kadıköy Emek’te de bir oyunda yer almak istiyorum. Ama son zamanlarda performans üretimine ve multidisipliner işlere ilgi duymaya başladım. “Sanki Hiç Unutmayacakmış Gibi” oyunu metne sadık kalarak deneyimlediğim bir performans. Sanırım bir sonraki projede eylemsel ağırlığın olduğu, doğaçlamaya dayalı, çağdaş yaklaşımlarla beslenen bir oyunda yer almak isterim. Gittiğimi söylediğim “Terzopoulos workshop”u da biraz bunun üstüneydi. Birkaç disiplinin iç içe geçtiği bir çalışma beni inanılmaz heyecanlandıracaktır. 

Günsu Özkarar: Çok teşekkür ederiz.

Berfu Aydoğan: Ben de size ve Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’ne çok teşekkür ederim.

GÜNSU ÖZKARAR
Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

Merhaba! Bugün Oğlak burcundaki kişiler için finansal konular ön planda olabilir. Maddi konularda daha dikkatli olmanız gerekebilir. İş hayatınızda disiplinli ve kararlı adımlar atarak hedeflerinize daha hızlı ilerleyebilirsiniz. Aynı zamanda sevdiklerinizle vakit geçirerek duygusal dengeyi sağlamanız da önemli olacaktır. Ufak tefek sağlık sorunlarına karşı dikkatli olmanızda fayda var. Sevgiyle kalın!

KOVA BURCU YORUMU

Bugünün Venüs-Mars bağlantısı, haritanızın en dinamik iki açısını kesiyor, bu nedenle yaratıcı bir çabada başarılı olmak istiyorsanız, şimdi ona en iyi şansı vermenin tam zamanı. İnsanların fikirlerinize ne kadar açık olduklarına şaşırabilirsiniz.

BALIK BURCU YORUMU

Bugün duygusal olarak daha hassas olabilirsiniz. İnsanlarla iletişimdeki inceliğiniz sayesinde yanınızdakilere destek olabilir, onları rahatlatabilirsiniz. Ancak, kendi duygusal ihtiyaçlarınızı da göz ardı etmemelisiniz. İçsel dengeye odaklanmak ve kendinize zaman ayırmak için fırsatlar yaratın. Enerjinizi doğru yönlendirmek, hobilerinize zaman ayırmak veya rahatlama teknikleri kullanmak size iyi gelecektir. Kendinizi yeniden motive etmek için yapıcı düşüncelere odaklanın ve geleceğe umutla bakın.

YAZARLAR / Tümü
admin: hafta sonları gitmeli
2023-07-15 00:59:20