Satı Düzgün – Yaşamının Efendisi Olmak İçin
Doksanlı yılların ortasıydı, bir televizyon programında fark ettim kendisini. Tutumu, tavrı, üslubu bizden biri gibiydi. İnsanı, insana ve insanlığa yalın ve özgün bir dille anlatan üslubu sıcacık sardı beni; bir bilim dalı bu kadar yalın, anlaşılır, sıcak ve samimi anlatılabilirdi. Bilgiyi kendi özünde harmanlayıp damıttıktan sonra sunan ender bilim insanlarındandı. O zamana kadar dinlediğim akademisyenlerden farklıydı, tavırları cana dokunuyordu. O gün bende Doğan Cüceloğlu hayranlığı başlamıştı. Kendisi ile tanışmam o yıllarda oldu.
Günlerden bir gün tanıdığım bir üniversite öğrencisi ile sohbet ederken hocamın Savaşçı kitabından bahsetti. Okumam için bana verdi ve benim özgürlüğüm o anda başladı. Çünkü bulunduğum sosyal çevremde düşüncelerim hep farklı karşılanıyordu. Yaşadığım coğrafyada kadın olmak çok zordu. Kendimi kötü hissetmeye başlamıştım. Savaşçı kitabı âdeta kurtarıcım olmuştu. Aynı zamanda anneydim, iki oğlum vardı. Her anne gibi “Çocuklarımı daha iyi nasıl yetiştirebilirim?” diye kaygılanıyordum.
Günlerden bir gün Doğan Hocamın Samsun’a danışmanlığını yaptığı bir özel okula geldiğini duydum ve zor koşullarda kendisini görmek için gittim. Bana ayıracak zamanının olup olmadığını bilmiyordum. Hocama kendisini görmek istediğimi ilettiklerinde hiç tereddüt etmeden benimle sohbet etmeyi kabul etmişti. Hocamın o gün mazeret üretmeden bu teklifi kabul etmesi, sevgi çerçevesinde halden anlaması, anlattığı değerlerde ne kadar samimi olduğunun göstergesiydi. Beni potansiyeli olan bir can yerine koymuştu ve o gün bana iki saat sohbet etme fırsatı verdi.
Doğan Cüceloğlu hayranlığım iyice artmıştı. Sohbetimiz sırasında çocuklarımı büyütürken neler yaptığımdan bahsettim. “Onları eğitim alanında nasıl güçlü hale getirebilirim?” diye sordum. Çocukların eğitimi aile ortamından aldığından ve bunun için de ailedeki değerlerin ve ortamın önemli olduğundan bahsetti. Ben de ışık yanmıştı. Evde eğitim ortamına katkı sağlamak amacıyla içimde ukde kalan üniversite sınavına girecektim.
O gün bir karar daha aldım: Yaptığım her işi “-mış gibi” değil, hakkını vererek yapacaktım. Çocuklarımın daha dürüst, hakkaniyetli, sevgi dolu, sınırlara saygı duyan bireyler olmasına gayret ediyordum. Çocuklarımdan beklediğim her şeyi önce kendim uygulamalıydım. O günden sonra çocuklarımla ilişkilerimde ve yaşam yolculuğumda Doğan Cüceloğlu kitapları hep rehberim oldu.
“Kültür robotu olarak değil, kendini keşfetmiş biri olarak yaşayın,” sözünü hiç unutmadım. Samsun’a her gelişinde mutlaka seminerini dinlemeye gidiyordum. Oğlumla aynı yıl üniversite sınavına girdim. Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’ne kaydoldum. “Çocuğunuzdan beklediğiniz azim, sebat ve gayreti kendi yaşamınızda siz de gösterin,” sözünü hep uygulamaya çalıştım.
Üniversite ikinci sınıftayken hocamla tekrar görüşme fırsatı buldum. Seminer sonunda kısa bir sohbet etme imkânım oldu. Beni hatırlamıştı. Hocama daha önceki görüşmemiz sonunda aldığım kararları nasıl uyguladığımdan bahsettim, çok mutlu oldu. O gün bir kitap projesi olduğundan ve o kitapta bana da yer vermek istediğinden bahsetti. Çok gururlandım ve mutlu oldum. Eğitime bu kadar tutkun olmam onu etkilemişti. Bunları bir kitapta anlatmak istiyordu. Gerçek Özgürlük (Doğan Cüceloğlu, s. 311) kitabında benimle ilgili şu sözleri yazmıştı; “Aklını gönlünün değerleriyle yöneten insan yaşamının efendisidir.” Bu söz beni çok etkiledi. Gönlümün değerlerini hep sorgulardım. Bunu yaparken Doğan Hocamın sözünü hep hatırlarım; “Kendi gözüne hesap veren olmak.”
Doğduğu toprakların insanı için, insanlık için emek vermekten yılmayan sevgili Doğan Cüceloğlu,
Bıraktığın eserler yolumuzu aydınlatmaya devam edecek. Eserlerin insanlığın zihninde yaşayacak. Kendimizi keşfetme yolunda ışık olmayı sürdürecek. Bir canın ne büyük bir potansiyel olduğunu siz öğrettiniz. Bu topraklardaki her gönülde, her ailede, gelecek nesillerde yaşamaya devam edeceksiniz. Emeğiniz nasıl ödenir bilmiyorum ama ömrüm oldukça size minnet duyacağım. Nur içinde uyuyun, topraklar incitmesin sizi.
Minnet borcu bitmeyen bir CAN…
(Satı Düzgün / İYİ Kİ kitabından…)