şükürler olsun, oldukça güzel manzaralı bi evde oturuyoruz..
her deniz karadeniz olmadığı gibi, denizi gören her ev de güzel manzaralı ev diğlidir, bunun bilincindeyim..
de.. bizimkisi bi başka türlü bişi..
****
şöyle diyim hadi; limanı tam tepeden görüyo ev, bazı sabahlar balıkçı motorları bizden kalkıyomuş kadar gürültüler duyulabiliyo misal.. vinçler sanki yükleri, şileplerden balkonumuza boşaltıyomuş gibi falan mı diyim yoksa? pek de tekdüze olur.. öyle çok hane var dünyada.. demem o diğil..
dağları- tepeleri, bulutları- rüzgarları, kuşları-balıkları da gayet net olarak görebiliyoruz evimizden.. doğu karadeniz bölgesindeki tüm dünyevi gelişmelere hakimim yani bi bakıma..
arada bi oturma odamızın penceresini açtığımda, doğanın dengesi adeta bizim tv kumandasıyla düzenlenirmiş gibisinden bi duyguya kapılmıyo da diğilim hani..
”birazdan rüzgar keşişlemeden esecek”, ”aaa şu kuşlara bakın, taa cezayir’e gidiyolar bunlar”, ”bak bak bugün istavrit bol, denizin dibi kaynıyo” gibi yorumlara kolaylıkla ulaşılabiliyo, mutfak camından şöyle bi bakıldığında..
sonra, çevre illerdeki genel iklim, doğa, tarım, hayvancılık ve jeoloji mühendisliği konularını da yakından gözlemlemek mümkün, ama şimdilik oralara el atmıyom..
****
her şeyin bi şeyi var, neydi la o laf.. her güzelin bi kusuru var diyecem, ama tam o diğil demek istediğim.. hani her inişin bi çıkışı var gibi de bişey, ama, gülün sevilmesi ve dikenine katlanılmasını anlatan da bi laf gibi aynı..
gelmedi aklıma, belki de atalarımız tam söyleyememiştir bu atasözünü, niye beni suçluyonuz..
manzara falan güzel de, sabah güneşi tam da gözümün içine doğru doğmuyo mu arkadaş, böyle bi olumsuz tarafı var evin, bunu anlatmaya çalışıyordum işte..
yahu ne zormuş iki dakika Allah’ın işine karışmak.. anlatamadım bi..
****
vampir ruhlu bi adam olduğum üçün, sabaha karşı ancak yatabiliyorum yatağıma, bilirsiniz..
sabah ezanını okuyan müezzinleri dinleyip, içimden ”tamam goçum, yine çok güzel, çok hissederek okudunuz, evlerinize gidebilirsiniz, aman öğlen namazına geç kalmayın” diye tembihledikten sonra uyumaya anca sıra geliyo, napiyim..
daha, yeni yeni başımı yastığa koyup, şöyle bi uyur gibi olduğumdaysa, güneş, sanki koskoca gezegenimizde bitek benim gözümün içine doğru doğuyo gibi bi durumla karşılaşıyorum..
bunun, insanın sinir sistemini nasıl alt-üst edici bi problem olduğunu daha iyi bilirsiniz siz faniler..
****
çözüm basittir..
babamdan görmüştüm zamanında.. uyku maskesi aldım kendime, renk skalasındaki en koyu siyahı seçerek.. o’nun uyku maskesi de aynen bu renkti çünkü..
bazen geceleri su içmeye, çişe falan kalktığında, maskesini tamamen çıkarmaya üşendiğinden, sadece bi gözünü aralardı rahmetli..
babamı ”tek gözlü korsan” sanarak büyüdüm ben bu nedenle..
sizde de öyledir belki, bizde korsanlık babadan oğula geçer.. ailemizin yeni korsanı benim artık.. yalnız tekbi sorun var; maskeyi yeni aldım ya, henüz alışamadım..
uyanıp da hiç bişi göremeyince ”galiba kör oldum la” diye üzülüyorum bazen..
olsun, koskoca malkoçoğlu da bazı filmlerde kör idi diyip gendimi avutuyorum sonra..
****
yaşam insanı yoruyo kardeşlerim, yüzlerce boş adamla iç içeydim işte.. neyi bilmediklerini dahi bilmeyen insanlara çaldırmıştım ömrümü..
ta ki bilgi yurdumuzu kurana değin.. o seçkin ekibi yan yana getirene değin..
artık, eski giresuna az biraz benzeyen yegâne yerdeyim..
korsanca yaşamak çetrefillidir, ama helbet bigün ”kara görünür”, bilirim.. gözetleme kulelerine bi koca ömür vermişim, nasıl bilmiyim..