öptüm, sevdim, helalleştim önce evde..
-”sen sakın gelme aşkım, geçen yılki cenaze yürüyüşünden hınçları var, jopla girişecekler bize garanti bugün” dedim, sevdiğim kıza..
ve bi başıma gittim, zincirlikuyu mezarlığı’na, 20 eylül 1986 günü..
ruhi su hoca’mızın 1. ölüm yıldönümü idi..
o zamanlar babam ölmemişti henüz..
ölüm nedir, travma nedir, mezarlık nedir, biliyo sayılmazdım pek..
daha giresun şehir mezarlığını bile tanımaz iken tam, kuşku yok ki gayet belliydi ‘’yabancı’’ olduğum, zincirlikuyu’da..
elimde bi demet karanfil, melül melül bakınırken sağa sola, bi sarı taksi duruverdi yanımda..
-‘’merhaba’’ dedim önce.. ve ekledim;
-‘’ruhi su’nun mezarı başına gidiyordum.. şaşırdım valla yolumu.. galiba siz de oraya gidiyonuz, sağolun teyzeciim’’..
-‘’evet oğlum.. ben sıdıka su’’..
nasıl olur?? ruhi baba’nın eşi?? ben?? aynı takside??
kucakladım, öptüm hemen ellerini..
üç dakkalık, bilemedin beş dakkalık yoldu sonuçta, mezarlık içre..
kem küm gibi de olsa şuncağızı diyebildim sıdıka hanım’a;
-‘’ben istanbul’da öğrenciyim.. giresunluyum.. ekonomi okuyorum.. aynı zamanda timur selçuğun şan öğrencisiyim, ruhi su hoca’mızın yolunda yürüyorum.. daha dün ruhi baba’nın ‘bu meydan kanlı meydan’ parçasını çalıştık koroda’’..
(yani sevgili kardeşim, dünya senin bildiğin dünya diğil..
ben, ‘’bu meydan kanlı meydan’’ parçasını 3 sesli olarak çalışmış bi adamım daha 20 yaşımdayken,
2015 yılında bu türkü eşliğinde halay çekilirken canlı bomba’nın katliam yapmasını senin o cahil kafan anlamaz..
bunu algılayacak düzeyde diğilsin sen..
çapın yetmez, kalibren yetmez, vizyonun yetmez..
-‘’barış hemen şimdi’’ diyip geç sadece..
-‘’demiri toz ederler / kan serperler gökyüzüne / sevgiyi yoz ederler / kül ekerler kör gözüne’’..
bi öğlen sonrası, timur hocam;
-‘’gürselciğim, sadık gürbüz’le tanışmanı istiyorum.. bak, sadığın işyeri telefonu şu.. git bi tanış o’nunla’’..
-‘’sadık bey merhaba.. telefonunuzu timur selçuk verdi.. öğrencisiyim ben.. sizinle tanışmak isterim’’..
tesadüf.. iki-üç gün sonra konseri varmış, beyoğlu fitaş’ta..
davet etti sadık gürbüz..
hiç duymamıştım, bayıldım sesine, sahnesine..
kulisteydim konser bitimi..
40 yıllık dost gibi sarıldık..
-‘’abi, harikasın’’ dedim..
sadece, ‘’ruhi baba’nın evlatları olduğumuzu’’ konuştuk oracıkta..
-‘’ben şan dersi vermiyorum gürsel.. tiyatro eğitimim sırasında öğrendim bişeyler sadece.. sen timur’la devam et.. solfeji, armoniyi iyi öğren kardeşim.. müziğin aslı astarı odur’’ dedi o büyük adam bana..
(yani sevgili kardeşim, orada neden söz ettiğimizi idrak edecek düzeyde diğilsin sen.. misal, anlamaz kafan, ana dilde eğitim derken, hangi ‘’namusumuzu’’ peşkeş çektiğini..
beynin yetmez, çapın yetmez, kalibren yetmez..
-‘’analar ağlamasın’’ diyip geç sadece..
dünya, zannettiğin dünya diğil sevgili kardeşim)
-‘’neden durmuş ağlarsın / yürü kötü kaderine / bunca acı kar etmiyor / şu sevdalı yüreğime’’..
İki üç sene sonra müjgan özsan hoca’mız da katıldı bünyeye..
timur hoca’mız solfej, armoni ve koro’yu üstlendi.. solfej kısaca ‘’nota bilgisi’’ dir, armoni kısaca ‘’çok sesli müzik eğitimi’’dir.. aslanlar gibi çalıştık..
müjgan hoca’mız, sesimizi, nefesimizi, diyaframlarımızı eğitmeye devam etti, kısaca ‘’şan tekniği eğitimi’’dir.. deliler gibi çalıştık..
(yani sevgili kardeşim, senin kuş beynin basmaz.. çok sesli müzik eğitiminden geçmek, Mustafa Kemal’in askeri olmak demektir..
askeri vesayet denen ”tartışılır” bi kavrama takılı kalıp, memleketi tayyip erdoğan adlı diktatörün vesayetine sattın sen..
dünya senin bildiğin dünya diğil)
-‘’sevdik sevdik severiz / çekiç balyoz döveriz / ana avrat söveriz / biz insanı severiz’’..
sen insan falan diğilsin..
ana avrat sövülmektir goçum..
sen yetmez ama evetçi dangalaksın.. sen akil adam dedikleri puştsun..
ömrüm boyunca seninle uğraşacağım, sana ve zihniyetine ana avrat söveceğim..