Dik duran bi adam bekledik.
Fazla değil, tekbi kişi olsa yeterdi bunlara. Bu cahil cesaretine… Bu 1923 devrimi düşmanlarına…
Ordumuz var dedik misal. Dünyanın en güçlüsü dedik. Namusumuza göz dikenin gözünü oyar, bembeyaz bulutlarımızın arasında bi kara kuş uçurmaz diye bildik.
Dimdik durabilen bi onbaşımız dahi yok imiş meğer. Kevgire döndürdüler Mustafa Kemal’in ordusunu.
(Kozmik oda denen şey neden vardır bilemem valla, ama madem var, oraya kimseyi sokmayacaktın arkadaş!!! Ne biçim askersin? Orada bittin işte…
Hayır canım, kimse kıçından uydurmasın ”Darbeci” yaftasını. Ne postal yalaması, ne darbe yandaşlığı yahu? Devrim istiyoruz biz Devrim, yeni baştan Devrim.
Son 10 yılda şerefsizce satılan tüm kurumlarımızı geri alan, bırakın kibarlığı, ne geri alması, zorla, söke söke el koyan… AKP’nin tüm vatan haini kadrolaşmasını baştan aşağı silip atan… Nato’ymuş, üs’müş, patriot’muş, ne var ne yok Anadolu’muzdan def eyleyen..
Devletin en gizli odasından belge alıp bilinmez diyarlara götürmelerin hesabını soran…
Devletçi, halkçı bir Devrim!!)
Dik duran bi ”herif” bekledik sonra.
Bu memleketin hiç mi Savcısı yoktu? Hakimi, Ağır Ceza Reisi, Anayasa Mahkemesi Başkanı, Emniyet Müdürü falan?
Çok değil, tekbi kişi olsa yeterdi bunlara. Bu biatçılara, bu Allah ile kandırıkçılara.
Çıkmadı bi ”okkalı” herif, ne yapalım.
Dimdik durabilen bi mübaşirimiz dahi yok imiş meğer. Kevgire döndürdüler Cumhuriyet Aydınlanmasını.
(Adalet sistemi neden var, Devrim Yasaları neden vardır bilemem valla, ama madem var, bu yurdu satanları yargılayacaktın arkadaş!!! Ne biçim hukuk adamısın? Deniz Feneri davasında, Ergenekon Tiyatrosunda bittin işte.
Hayır canım, kimse kıçından uydurmasın ”Statükocu” yaftasını. Ne durması yahu, koşmak istiyoruz biz koşmak, yeni baştan koşmak.
Gazi Koşusu’nda koşar gibi koşmak….
Garnizon Koşusu’nda koşar gibi koşmak…
Anadolu’yu demir ağlarla ören Mustafa Kemal treninin ardından koşmak…
Sorulmayan bütün hesapları sorarak, onurumuzla koşmak!!)
Dik duran bi siyasetçi bekledik bi de.
Öyle abartılı değil, tekbi kişicik olsa yeterdi bunlara. Bu geri kafalılara, bu çağdaşlık düşmanlarına.
Atatürk’ün partisi var dedik misal. Altı Ok’umuz emin ellerde dedik. Laikliğimize, Milliyetçiliğimize toz konduranın kolunu-bacağını kırar diye bildik.
Dimdik durabilen bi çaycı bile yokmuş partide meğer. Kevgire döndürdüler Cumhuriyet Halk Partisi’ni.
(Anıtkabir neden vardır, milyonlar orada neden gözü yaşlı oluyor bilemem valla, ama madem var, o büyük insanı mezarında rahat uyutacaktın arkadaş!!! Ne biçim emanetçisin? Adamın densizi, ”Sap gibi dikilmek” diyebildi, orada bittin işte.
Hayır canım, kimse uydurmasın kıçından, en uyduruk yaftaları. Ne etiketi, ne ünvanı, yeni baştan tam bağımsız olmak istiyoruz biz.
Geldikleri gibi giderler demek…
Bağımsızlık benim karakterimdir demek.
Ne mutlu Türküm diyene demek…
Devrim istiyoruz biz devrim, yeni baştan padişah devirmek!!)
Sorulması gereken büyük bi hesap duruyor ortalık yerde. O hesabı sormadan ölmek istemiyoruz.