ZORLUK ÇIKARSAYDIM,
İLLE DE DÜĞÜN İSTESEYDİM,
ALTIN PAZARLIĞI YAPSAYDIM
HEPSİNE TAMAM DİYECEKLERDİ
EVLENMEDEN ÖNCE kitabında düğün konusunu okuyan bir okurum aşağıdaki mektubu yazmış. Aşağıda sizlerle paylaşıyorum. Daha sonra size birkaç soru soracağım, umarım üzerinde düşünürsünüz.
EVLENMEDEN ÖNCE adlı kitabınızda özellikle vurguladığınız düğün-gelinlik konusu maalesef bizim evliliğimizde bir yara haline geldi. Tanıştığımızda ben bir satış mağazasında çalışıyordum. Eşim fabrikada işçi.
Eşim benim gözümde dünyanın en fedakar en iyi niyetli insanıydı. Benim zor bir hayatım vardı ve o hep yanımdaydı. Eşim maaşının çok düşük olduğunu söylemişti bana. Tabi benim için bir önemi yoktu. Çünkü o iyi bir insandı.
Ben KPSS den çok iyi bir puan aldım ve atandım, memur oldum. Hemen evlenmeye karar verdik. Eşim benden 11 yaş büyük. Bana, bu yaştan sonra bazı şeyleri yapmak istemediğini söyledi. Önce “istemeye gelicez, ama ben birkaç defa gelemem; sen önceden ayarla bi akşamda bitsin bu iş” dedi. Benim zaten düzgün bir ailem olmadığı için tamam dedim. Bana da böyle klişeler saçma geliyordu. Sonuçta biz birbirimizi tanıyorduk.
Nişan yapmaya karar verdik. Bizim evimiz çok küçüktü. Bi kafe mi tutsak dedim. Hiç girmeyelim o işlere dedi. Tamam dedim. Kendime bir elbise aldım. Sıradan bir kuaföre gittim ve nişanıma kimseyi davet edemedim. Az maaş aldığını bildiğim için masraf çıkarmamaya özen gösteriyordum. En ucuz yüzüğü seçtim. Ve yaptığı masrafın yarısını ödedim ona kimseden borç almasın diye.
Bana ailecek berbat bir nişan gecesi yaşattılar. Yüzükleri takıp gittikleri andan sabaha kadar ağladım. Eşime üzüntümü anlattığımda “yüzük takar takmaz değiştin mi sen” dedi. Sustum. Yaklaşık 6 aylık nişanlılık döneminde eşim vardiyalı çalıştığı için her şeyle ben ilgilendim. Ailesi asla ilgilenmedi. Ama çok mutlular hem genç hem güzel hem memur gelinleri olacak. Ve bu kız maddi hiç bir talepte bulunmuyor ayrıca her şeyi hallediyor. Eşimin annesi çeyiz diye evde kullanılmayan ne kadar eşya varsa toplayıp getirdi. Hiç bir şey getirmese sorun yoktu. Ben zaten durumlarının olmadığını düşünüyor bir şey beklemiyordum. Ama gelen eşyalarla aptal yerine konduğumu anlamaya başladım. Bahane olarak da bilmiyoruz oğlan evlendirmeyi dediler. En ucuz evi tuttuk. Olsun dedim. Zaten çalışıyoruz otel gibi kullanacağız. Eşim tabi düğün de istemedi.
Düğün yapmayalım o parayla güzel bir balayı yapalım dedi. Tamam dedim. Hatta sevindim. Asla içime sinmeyen en ucuz gelinliği giydim. Bir saat giyilecek zaten diyerek. Eşim kuaför kapılarında bekleyemem dedi. Strese girme canım ben eve geçerim evden gideriz nikaha dedim. Yeter ki biz mutlu olalım.
Berbat bir nikah töreninden sonra eve geldik. Dayım nikaha gelemeyince balayını ben hediye ederim dedi ve çalıştığı otele gittik. O da masraf olmadı. Tabi bu süreçte ailesiyle bir çok olay yaşanıyor ve ipler koptu kopacak. Ama susuyorum. Eşimi seviyorum çünkü. Bugünlerde kendim için kullandığım trajikomik cümle ‘pazarın en güzel domatesini en ucuza aldılar.’
Bir süre sonra eşimin cebinde bir hesap cüzdanı buldum. Çok olmasa da bir miktar parası olduğunu öğrendim. Yıkıldım. Benim ondan gizli bir sakızım yoktu. Ona sorduğumda, ne güzel para varmış işte, sevinmen gerek, dedi. İçim acıdı. Sen bana yalan söyledin dedim. Yalan söylemedim sadece söylemedim dedi. Daha çok yıkıldım. Bunu atlatmaya çalışırken aslında daha iyi bir maaşı olduğunu öğrendim. (net maaşını hala bilmiyorum)
Tabi bu süreçte ailesi ile sorunlar devam ediyordu. Ben eşime olan saygı ve sevgimden ailesine susuyordum. Madem eşim bana karşı iyi niyetli olmamıştı ben de içimde ne varsa saydım onlara ve ipler tamamen koptu. Ama olaylar öyle bir noktaya geldi ki ben ahlaksız, insanları küçük gören düşman, başına bir gelin ilan edildim. Ve eşim bu kavgalardan “yaptırsaydın istediklerini” diyerek sıyrıldı.
Düşünsenize Doğan Bey, ben zorluk çıkarsaydım, ille de düğün isteseydim, altın pazarlığı yapsaydım hepsine tamam diyeceklerdi ve belki daha sorunsuz bir evliliğimiz olacaktı.
Şimdi evleneceklere asla ödün vermeyin diyorum. İsteyin her şeyi. İnsanlara iyi niyet yaramıyor. Bu yüzden kitabın bu bölümünde objektif düşünemedim. O kadar çok şey içimde kalmış ki hala kalbim sızlıyor. Demek ki benim bir eksiğim varmış diyorum.
***
Mektubu okudunuz, içi çok kırılmış bir genç kadının bu mektubu yazdığını görüyorsunuz. Siz bu genç kadının olayları doğru değerlendirdiğini düşünüyor musunuz?
“Şimdiki aklım olsa düğünde ısrar ederdim, altın pazarlığı yapardım, zorluk çıkarırdım” sonucu sizce doğru bir karar mı?
Bu genç kadının EVLENDİKTEN SONRA kocası ve kocasının ailesiyle nasıl bir ilişki içinde yaşayacağını düşünüyorsunuz?
Emek ve zamanınız için teşekkür ederim.
Doğan Cüceloğlu – 7 Ocak 2018