Değerli okurlarım,
Gizem Çil benim asistanım. Bir yazı gönderdi, izniyle paylaşıyorum. Yorum ve görüşlerinizi eminim o da benim kadar merak ediyordur. Sağlıklı günler dileğim ve sevgimle.
***
İki sene öncesiydi. Belirli aralıklarla gördüğüm ve her seferinde keyifle sohbet ettiğim Harun isimli bir tanıdığımla buluşmuştuk. Hayatta durduğumuz noktalar, baktığımız pencereler birbirinden oldukça farklı olsa da, bu farklılıklar bizi kutuplaştırmıyor tersine sohbetlerimizin dolu dolu geçmesine, besleyici olmasına fırsat tanıyordu. O günkü sohbetimiz de benim için bir öğrenme ve farkına varma fırsatına dönüşecekti.
Uzun bir aradan sonra buluştuğumuz için konuşacak çok şey birikmişti. Hal hatır sorma faslından sonra konu konuyu açtı ve bir şekilde “cinsel yönelim”e geldi. Bakış açımız, değerlendirme şeklimiz ve anlayışımız iki ayrı uçtaydı. O kendi inancı, değerleri ve bilgisi dahilinde düşüncelerini dile getirirken; ben de kendi bakışımı aktarmaya çalışıyordum. Her ne kadar onun düşüncelerine, inanışına ve ait olduğu kültüre saygılı davranmaya çalıştığımı düşünsem de, bir noktada bugün bile asla unutamadığım bir sözüyle beni uyarma ihtiyacı duydu: “Gizem, seni anlıyorum ama bunlar da benim inancım ve düşüncem. Sen benim şu anda hayatımı üzerine inşa ettiğim tüm inancımı, kültürümü yıkacak şeyler söylüyorsun ve bunu hemen şu an yapmamı bekliyorsun. Söylediklerin üzerine düşüneceğim ama şu an bunu yapamam. Seni anlıyorum ama lütfen konuyu kapatalım.”
Harun’un bu sözü beni ne kırdı ne de öfkelendirdi. Ama ciddi bir şekilde afalladığımı söyleyebilirim. “Sen nasıl istersen…” dedim, konuyu kapattık ve farklı alanlarda konuşmaya devam ettik. Devam ettik ama ben bir türlü sohbetimizin etkisinden çıkamadım. Konuştuğumuz konu değil, Harun’un cümleleri beni etkilemiş; kendimle ve üslubumla ilgili bir iç muhasebeye girmeme neden olmuştu.
Konuştuğumuz konunun birçok açıdan hassasiyetinin farkında olmakla birlikte, bakış açımızın özellikle içinde yetiştiğimiz aile, sosyal çevre ve okul ortamından etkilenerek şekillendiğinin bilincindeydim. Dolayısıyla aklımı kurcalayan; konuya verdiğimiz anlamlardan ziyade, kendimi Harun’un karşısında konumlandırdığım nokta olmuştu. Bilen insan mıydım, yoksa öğrenen mi?
İnançlara ve değerlere saygılı olmayı önemsediğim halde besbelli ki, ifade ediş tarzımda düşüncemi karşımdakine kabul ettirme çabası kendini göstermiş ve Harun bunu hemen hissetmişti. Onu anlamaya çalışmadan sadece kendi söylediklerime odaklandığımı ve söylediklerimi karşımdakine kabul ettirmeye çalıştığımı konuşmayı kafamda tekrar tekrar düşününce fark ettim. Aslında onu tam anlamıyla dinlemiyor, o konuşurken kendi söyleyeceğim cümleler üzerine düşünüp, “acaba hangisini söylersem daha ikna edici olurum”a odaklanıyordum. Üstelik bunu yaparken onun ayakkabılarını giymeyi reddediyor, onun içerisinde yetiştiği yapı ve kültürü yok sayıyordum.
Konunun çok hassas olması, sıklıkla şiddet olaylarının yaşanması, cinayetlere ve intiharlara varan sonuçlar doğurması nedeniyle kendi fikrimde katılaşmış, başka düşüncelere karşı tahammülsüz bir hale gelmiştim. Oysa ki, karşımdaki insan ne nefret söyleminde bulundu ne de şiddet yanlısıydı. Çabası sadece kendi fikrinin de anlaşılması yönündeydi. Ve ben, asıl değişimin bilgileri empoze etmeye çalışmaktan değil; birbirimizi dinlemekten, anlamaya çalışmaktan ve hoşgörü duymaktan geleceğini biliyordum. Daha doğrusu aklım biliyormuş da, içim hissetmiyormuş. O gün, Harun içimin de bunu bilmesini sağladı. Bir insanın var oluşuna saygı duymayan bir fikri eleştirirken, ben de karşımdaki insanın var oluşunu yok saydığımı fark ettim.
Kendisi bu sohbetimiz üzerine hiç düşündü mü, düşündüyse ne düşündü hiç bilmiyorum. Bildiğim tek şey, o günden sonra bilinçli olarak inançlara ve farklı görüşlere karşı daha dikkatli, hoşgörülü, saygılı ve daha anlayışlı bir insan olma yolunda çaba sarf ettiğim… Konuştuğumuz konuyla ilgili durduğum nokta değişmedi ama konu vesilesiyle beni daha “farkında” bir insan olma yolunda aydınlattığı için Harun’a içten bir teşekkür borçluyum. Çünkü önemli olanın, bir fikir ayrılığına düştüğümüzde karşı tarafın da fikrini dinlemek, anlamak ve hoş görmek olduğunu iliklerime kadar hissettim. Ancak, o zaman gelişim ve değişim mümkün olabilirdi. Aksi takdirde, “doğruyu bilen insan” tavrında ısrar ettiğimizde; tartışmaların kavgalara, kavgaların şiddete, şiddetlerin ölümlere dönüştüğü; sorunların çözümsüz kaldığı bir dünyada hayatta kalmaya çalışmaktan öteye geçemeyecektik.
Gizem Çil
Sevgili Koç burçları, günün pozitif enerjisinin sizi geçmesine izin vermeyin. Tutunabilir ve çoğu kişiden daha fazla yararlanabilirsiniz, bu yüzden kendinizi hayatın akışına bırakın. Sorunları düşünmeyi bırakın ve harekete geçin. Bir tarafla veya diğer tarafla sınırlı olduğunuzu hissetmek yerine, konunun her iki tarafının en iyi yönlerini ele alın.
Sevgili Boğa burçları kendi kurallarınızı oluşturmak isteyebilirsiniz, çünkü önünüzdeki kurallardan gerçekten memnun olmayabilirsiniz. Siz ve çevrenizdeki insanlar için tüm sonuçları değerlendirmeden kurallara dair yeni çıkarımlar yapmamaya özen gösterin. Elbette, bazı şeylerin doğru olmadığını düşünüyorsanız, onları değiştirmek için adımlar atın. Geleneksel kısıtlamalar içinde kalmanız için hiçbir neden yok.
Sevgili Yengeç burçları normal rutininizin dışına çıkmak ve çevrenizde neler olup bittiğini görmek için biraz zaman ayırın. O kadar odaklanmış ve belirli bir hedefe o kadar yönelmiş olabilirsiniz ki, dünyanın geri kalanını hesaba katamayabilirsiniz. Bu dış enerjilerin kendi küçük kompartımanında yaptıkların üzerinde büyük bir etkisi olduğunun farkında bile olmayabilirsiniz.
Sevgili Aslan burçları, başkalarının çemberlerinde kalmak zorunda hissetmemelisiniz. Birinin sizden bir şey yapmanızı istemesi, mecbur kalacağınız anlamına gelmez. Başkalarının eğlenmesi için değil, kendiniz için isteklerinizi gözden geçirin. Özgürlük sizin için etkili bir kelime, bu yüzden bu hakkı hayatınızın her alanında uyguladığınızdan emin olun. Bunu sizin için başka kimsenin yapmayacağını unutmayın.
Sevgili Başak burçları, bilinçsizce hareket ediyor olabilirsiniz. Aniden bir görevin yarısına gelirsiniz ve en baştan başlayarak gerçekten neyi başarmayı umduğunuzu merak edersiniz. Enerjiniz ve onu nasıl kullandığınız konusunda daha bilinçli olun. Değerli kaynaklarınızı uzun vadede gerçekten önemli olmayan şeylere israf ederek kendi ayağınıza sıkmadığınızdan emin olun.
Sevgili Terazi burçları bugün sizi zor durumlardan kurtarmak için şansınıza güvenebilirsiniz. Bu, sonuç hakkında çok fazla endişelenmeden kendinizi öne atabileceğiniz bir gün. Sizin tarafınızda şu anda göremeyebileceğiniz çok fazla pozitif enerji var. Üstlendiğiniz her şeyin uzun vadede sizin için tesadüfen işe yarayacağına güvenin.
Sevgili Akrep burçları, sizi hazırlıksız yakalayan insanları ve durumları savuştururken gardınızı almış olabilirsiniz. Arkasını göremeyeceğiniz kadar büyük duvarlar örerken dikkatli olun. Başkalarının girmesine izin vermeyen bir kale inşa etmenin tehlikesi, dışarı bakmanızı zorlaştırmasıdır. Kendinizi dış dünyadan ayırmamak için bir duvarı daha kısa bırakın.
Arkadaşlarınıza ve aile üyelerinize ne planladığınızı ve nereye gittiğinizi bildirin, ardından onları geziye katılmaya davet edin. Bugünün Venüs-Mars bağlantısı, diğer insanları planlarınıza dahil ederek bazı ciddi liyakat puanları kazanabileceğiniz anlamına gelir.
Sevgili Oğlak burçları, etrafınızdaki eylemlerin bencil amaçlarla beslendiğini hissedebilirsiniz. Neler olup bittiğini gerçekten gören tek kişi siz olabilirsiniz. Kendinizi insanlara tepeden bakan bir dağ gözlemcisi gibi hissediyorsunuz. Durumun politikasını anlıyorsunuz, ancak yüksek bakış açınızdan etkili bir değişiklik uygulamak için kendinizi güçsüz hissediyorsunuz. Verileri şimdi toplayın ve daha sonra harekete geçin.
Bugünün Venüs-Mars bağlantısı, haritanızın en dinamik iki açısını kesiyor, bu nedenle yaratıcı bir çabada başarılı olmak istiyorsanız, şimdi ona en iyi şansı vermenin tam zamanı. İnsanların fikirlerinize ne kadar açık olduklarına şaşırabilirsiniz.
Sevgili Balık burçları, bazı planlarınızı bilinçli olarak bırakmanız gerekebilir. Beklenmeyen unsur size biraz yardımcı olabilir, bu yüzden onu uzak tutmaya çalışmak yerine onunla birlikte hareket edin. Olayların doğal akışı sizi daha özgür bir yere götürmeli. Tamamen mantık gibi zihinsel süreçlere güvenmek yerine hayal gücünüzü kullanın.