Resmi ünvanı ”Cumhuriyet Kebapçısı” olan bi adam yoktur tahminen memlekette.
”Cumhuriyet Düğün Salonu” da açılmadı hiç.
1923’ten bu yana, devletimiz bünyesinde ”Cumhuriyet Kuru Temizlemecisi” başlığı altında bi kadro oluşturulma gereği görülmedi misal.
657’ye tabii tekbi herif inemedi henüz Anadolu’ya ”Cumhuriyet Erkek Kuaförü” diye.
En azından ben görmedim, ”Cumhuriyet Aşure Evi” adından bi makam.
”Cumhuriyet Savcısı” diye bişey var. Büyük Adam öyle istemiş. Öyle uygun görüp, öyle lütfetmiş.
Besbelli ki, günü gelir, lazım olur, Başbakan-maşbakan herkesin yargılanması gerekir, kimseye eyvallahı olmasın savcıların diye düşünmüş.
Neylerse güzel eylemek işidir malum…
****
Karadeniz çocuğuyum, doğdum doğalı evimin karşısında deniz var çok şükür. Kafamı kaldırdığımda göz göze gelirim dalgasıyla, köpüğüyle. Yosunu ayrı, kayalıkları ayrı, martısı ayrı…
Deniz denen kavram gayet olağan durumdur bizim için.
Var işte, duruyo oracıkta… Güneş neyse, yıldız neyse, deniz de odur.
Günün birinde deniz olmayan illerde yaşamak durumunda kaldığımda anlamıştım gerçeği. Kazık kadar herif afalladım kaldım idi;
-”Nasıl yani yahu, bi şehirde deniz nasıl olmaz”????
****
Bayrak da öyle bişey işte. Gayet normal, gayet gündelik, gayet sıradan.
İlkokuldan beri anımsıyor insan ister istemez.
Okulun direğinde bayrak. Hükümet Konağı’nda bayrak. Ziraat Bankası’nda bayrak.
Limanda bayrak, en yüksek mesire yerinde bayrak, dağın başındaki Sağlık Ocağı’nda bayrak.
Duruyo oracıkta. Deniz neyse, bulut neyse, güvercin neyse, bayrak da odur.
Günün birinde Türklük lafını ağzına alamayan heriflerin iktidarı döneminde kafama dank etti gerçek. Koskoca adam oldum, ağzım bi karış açıktır;
-”Nasıl olur yahu, bi memleketin bayrağı nasıl yok sayılır”???
****
Dünyanın her yerinde adına vatan denen toprak parçaları bulunur.
O toprağı simgeleyen bi bayrak sonra.
Bayrağını sevmeyen adama adam denmez. oralarda.
O bayrağın yere düşmemesi için yaşanır. Bağımsızca dalgalanmayan bayrak, artık analar gibi namus meselesidir.
Uğruna ölünür o bayrağın.
****
Sen şimdi, Cumhuriyet Savcısı ünvanlı herif, ayağa kalkmamışsın geçen, sıra sıra Al Bayrak’lar önünden geçerken.
Protokol koltuğunda saygısızca oturmuşsun, bayram günü.
Bu memlekette yaşam, yüzyıllık atasözlerimizin sağlamasını yapmak üzerine kuruludur.
Seni bu günler için yetiştirdiler bok herif.
Sinsice, adice, kalleşçe.
Tesadüf falan değildir bütün ”taşların” bağlanmış olması.