Dünya Tiyatro Günü’nde Nedret Güvenç’i Anıyoruz…

Dünya Tiyatro Günü’nde Nedret Güvenç’i Anıyoruz…

Dünya Tiyatro Günü dolayısıyla, 2009 yılında Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi’ni kaleme alan ve iki yıl önce kaybettiğimiz usta tiyatrocu Nedret Güvenç’i, dergimiz yazarı Burak Süme’nin vefatından önce kendisiyle yaptığı söyleşi ile anıyoruz…

Uzun zamandır koronavirüs dahil birçok hastalıkla mücadele eden, hatta etkilenmemesi adına yakın zamanda vefat eden eşi kendisinden gizlenen, Türkiye tiyatrosunun ve sinemasının çınarı Nedret Güvenç’i iki sene önce 31 Ağustos günü kaybetmiştik. Nedret Hanım’ı nasıl anlatmalı, sanat kariyerini birkaç satıra nasıl sığdırmalı bilemiyorum. Çünkü kendisi yaşadığımız devrin hümanist, evrensel mihenk taşlarındandı. Çoğumuz kendisini Yeşilçam filmlerindeki seslendirmelerinden ve karakter oyunculuğundan tanıyoruz. Oysa kendisi Türkiye tiyatrosunun en önemli tanıklarındandı. Sahne hayatı boyunca Muhsin Ertuğrul’dan Bediha Muvahhit’e, Şaziye Moral’dan Yıldız Kenter’e kadar kimlerle çalışmamıştı ki… Özellikle Rozali Benliyan’ın da sahne aldığı ve şaibeli bir yangın neticesiyle yok edilen Tepebaşı Dram Tiyatrosu’nun da son temsilcilerindendi. Sohbetlerimizde Tepebaşı Dram Tiyatrosu için adının sonradan “Darülbedayi” olarak değiştirildiğinden bahsederdi hep. Darülbedayi, güzellikler evi manasını taşırmış. Nedret Hanım, bir sanatçının tüm güzellikleri arayıp bulduğu ve seyirciye sunduğu bir mabet olarak tanımlardı hep tiyatroyu. 

Nedret Hanım’la 2018 yılında Fransız Konsolosluğunda bir söyleşi esnasında tanışmıştım. Hayatını anlatan bir röportaj dizisi için birçok kez Nişantaşı’nda ki evinde buluştuk. Çalışmalarım yayımlandıktan sonra da görüşmelerimiz devam etti. Son buluşmamız ise 20 Kasım’da olmuştu. Bilinci yerindeydi. Bana “Tiyatroyu çok özledim. Biz Şehir Tiyatrosu oyuncuları olarak hep Ekim’de açardık perdelerimizi. Şu anda tiyatro hayatımı anlatan yeni bir kitap kaleme alıyorum. İnşallah önümüzdeki sezon sahnede izleyicilerimle de buluşacağımı ümit ediyorum” demişti. 

GENÇLERE ÖNEM VERDİĞİMİN ALTINI ÇİZDİM!

Burak Süme: Nedret Hanım, 2009 yılında “Dünya Tiyatro Bildirisi”ni yazmıştınız. Neler söylemek istersiniz?

Nedret Güvenç: Bir tiyatro sanatçısı olarak gerçek bir tiyatrocunun kaygılarını, sorunlarını, niyetlerini ve iyi niyetlerini hem seyircime hem gençlere hem de tiyatrocu arkadaşlarıma ifade etmek istedim. Özümlemek istedim. Seyircimi selamladım. Gençlere önem verdiğimin altını çizdim. O bakıdan sanıyorum A’dan Z’ye yazdığım tiyatrolar mesajı hedefine ulaştım ki çok güzel övgüler aldım. Adıma açılan tiyatronun kapısında da bunu pirinç harflerle yazmışlar. Hem özgeçmişimi hem Dünya Tiyatrolar Günü mesajımı yazmış Bornova Şehir Tiyatrosu. O bakımdan çok mutluyum, herkes okuyacak.

“BOZUK DÜZEN”İ HEPİMİZ ÇOK SEVMİŞTİK!

Burak Süme: Nedret Hanım, sohbetimize “Bozuk Düzen” (1965) ile devam etmek istiyorum. Güner Sümer tarafından kaleme alınan bu piyesi önce tiyatroda akabinde Haldun Dormen rejisiyle (1966) sinemada canlandırdınız. “Bozuk Düzen”i bu denli ayrıcalıklı kılan neydi?

Nedret Güvenç: Hatırladıkça halen içim titriyor. Ekonomik nedenlerden ötürü bir Akdeniz kasabasında yaşayan dört çocuklu bir ailenin hikayesiydi. Ne hüzünlü ne duygulu bir piyesti. Hayatı yakalamaya çalışan ama bozuk düzenin çarkını bir türlü durduramayan, sonuçta o çarkın dişleri arasında parçalanmaktan kurtulamayan insanların hikayesiydi. Oyunun dramatik dokusu içinde, ülkenin içinde bulunduğu bozuk düzene göndermeler yapan bir gençlik dramıydı. Tiyatro dünyası için bir devrimdi. Haldun Dormen filme çekmeye karar verdiğinde hepimiz çok sevinmiştik. Senaryoyu Güner’le birlikte hazırlamışlardı. Bazılarımız kendi rollerimize çağrıldık ama çok önemli olan bazı rollerde bize ters düşen değişiklikler yapıldı. Örneğin Ayşegül Devrim’in yerine Belgin Doruk alındı. Kuşkusuz Belgin çok ünlü bir film oyuncusuydu ama o rol Ayşegül’ündü ve rolün kişiliğini Belgin’den çok daha gerçekçi yansıtmıştı. Ne yazık ki Belgin, Ayşegül’ün rolüne takma kirpiklerinden fazla bir şey katamadı. Fuat İşhan’ın yerine Erol Keskin, İsmet Ay’ın yerine de Müşfik Kenter alınmıştı. Fuat İşhan oyunda ailenin büyük oğlunu oynuyordu. Oyunun eksen kişisiydi. Erol Keskin sinemada o rolde doyurucu olamadı. Müşfik Kenter rolünü güzel oynadı ama İsmet Ay ondan başarısız değildi ki. Üstelik İsmet o rolüyle tiyatro dünyasında çok sevilmişti. Bence yapılan bu değişiklikler hiç mi hiç iyi olmadı. Rollerin gerçek sahiplerine haksızlık edilmişti. Sonunda da filmimiz gişede beklenene cevap veremedi. Zaten pek az tiyatro oyunu filme alınınca sahnedeki başarıyı yakalayabilir diye düşünüyorum. 

NUR SABUNCU OYUNUN GALASINA GELMEDİ!

Burak Süme: Oyununuzun gala gecesinde de birtakım aksilikler yaşanmış, kadronuzda yer alan Nur Sabuncu oyuna gelmemiş. Doğru mu?

Nedret Güvenç: Nur Sabuncu’nun rolünü aslında Alev Gürzap oynayacaktı, fakat hamileydi. O nedenle rolünü Nur’a devretti. Oyunu ilk kez Kadıköy Süreyya Sineması’nın üst katında oynayacaktık. Hepimiz erkenden tiyatroya gitmiş, hazırlıklarımızı yapıyorduk. Güner Sümer, oradan oraya koşuyor, ışık, müzik ve efekt kontrollerini yapıyordu. Sıra son bir kez oyun metninin kontrol edildiği İtalyan Provası dediğimiz, daha çok ezber kontrolü amacı taşıyan ve metni eksiksiz olarak tekrarladığımız çalışmaya gelmişti. Fakat Nur Sabuncu yok. Herkes telaşlandı, yakınlarına telefon edildi ama kimsenin haberi yok. Güner’in yüzü üzüntüsünden sapsarı olmuştu. Mecburen durumu Muhsin (Ertuğrul) Hoca’ya bildirdik. “Derhal Alev’i çağırın ve perdeyi açın!” dedi. Alev ise Tepebaşı’nda oturuyor ve sadece üç beş kez okuma provasına katıldığı bir oyunun ilk gecesine nasıl çıkacaktı? Üstelik hamileliğinin son haftasındayken rolü gereği konsomatris bir kızı canlandırması gerekiyordu. Sonunda Alev bulundu ve apar topar tiyatroya getirildi. Oyunun başlamasına bir saatten az kalmış ve tabii ki Nur’dan haber yok. Alev’in hamileliğinin gizlenmesi için ona kat kat pardösü giydirdik. Tuhaftır ki hepimiz son derece gergin ve telaşlıyken Alev çok sakindi. En nihayetinde perdeyi açtık ve çok başarılı bir şekilde oynadık.

KİMSE ONA BİRŞEY SORMADI! TRAJİK BİR BİÇİMDE ÖLDÜĞÜNÜ DUYDUK!

Burak Süme: Peki Nur Sabuncu ile daha sonra tekrar görüşebildiniz mi? Gelmemiş olmasının sebebi neydi?

Nedret Güvenç: Alev, mecburen oyundan çekilince Nur tekrar geldi. Kimse ona hiçbir şey sormadı ve bir hoş geldin bile denmedi. Hepimiz ona kalben kırıktık. Üstelik bize yönetimden hiçbir sebep gösterilmedi. Neden gelmemişti? Gelememiş miydi? Böyle durumlarda oyuncuya en ağır ceza verilirdi. Oyuna gelmemenin cezası ya işten atılma ya da altı ay tiyatrodan uzaklaştırmadır. Ama hatırladığım kadarıyla Nur Hanım’a böyle bir ceza verilmedi. O geldi ve hiçbir şey olmamış gibi rolüne devam etti. Muhtemeldir ki, Muhsin Hoca, tiyatrosunda ki ilk kadın “Hamlet”ine kıyamadı ve hep ona destek oldu. Üç sezon “Bozuk Düzen”i oynadıktan sonra onu tekrar tiyatro çevrelerinde göremez oldum. Belki de ben rastlayamıyordum ama onu son gördüğüm günü çok iyi hatırlıyorum. Bir yaz sezonunda Yedikule’de “Genç Osman”ı (1974) oynayacaktık. O günlerin birinde Nur Hanım’ı uzaktan Muhsin Hoca’nın yanında otururken gördük. İyice zayıflamıştı. Sarı saçları, solgun yüzüyle, adeta şeffaf bir hayalet gibiydi. İçki onu mahvetmişti. Oldukça tutarsız konuştuğunu söylediler. Oturduğu yerde hayatından çok memnundu, yüksek sesle konuşuyor, etrafına gülücükler dağıtıyordu. Hiçbirimiz yanına gidemiyorduk. Ona uzaktan baktık, iyice hasta olduğu belliydi ve o hali ile hepimizi üzmüş, perişan etmişti. Günün birinde ise onun trajik bir biçimde öldüğünü duyduk. Ayrıntıları bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Ben her şeye rağmen onu “Bozuk Düzen”de ki o en güzel haliyle hatırlamak istiyorum.

MUHSİN ERTUĞRUL’DAN UTANARAK REJİ İSTEDİM

Burak Süme: Muhsin Ertuğrul desem…

Nedret Güvenç: Muhsin Hoca hepimizin hocasıydı. Büyük saygı duyduğum bir insan. Mesela son yıllarda gittim ondan utanarak reji istedim. Artık meslek hayatımın 30.yılıydı. Reji istedim ve verdi. Seyretti ve ertesi bir yıl geçmeden hemen Strenberg verdi. “Oynayamam!” dedim. Çünkü hem oynayıp, hem reji yapmak zor oluyordu. Arkasından “Alba’nın Evi”ni verdi. Onları sahneye koymamı istedi. Muhsin Hoca bana güvendi ve inandı. Ben de ona Londra dönüşü hep tiyatro kitapları ve Hamlet puroları getirirdim. Zaten Hamlet hayranı bir yönetmendi kendisi.  

EN GÜZEL SEYİRCİ ÖĞRENCİLERDİR!

Burak Süme: Tiyatro ve seyirci arasındaki iletişim için neler söylemek istersiniz? Dün ve bugün arasında bir mukayese yapabilir misiniz?

Nedret Güvenç: Vallahi seyirci aynıdır. Seyirci oraya parasını vermiş ve gelmiş, aç gözlerle sana bakar. Mesela yöreye göre değişir. İzmir seyircisi izlediği oyunu çok çabuk algılar, İstanbul’da ise semte göre değişir. Adana seyircisi harikadır. Ankara seyircisi muhteşemdir, hemen anlarlar seni. Mesela “Aşk Mektupları”nı oynarken orada bir reaksiyon bekliyordum. Berlin’de oynadığımız zaman o reaksiyon geldi. İki kişilik bir oyunumdur. Dört sezon oynadık. Ondan da bir ödül aldım. Yani seyirci dediğim gibi eğitim seviyesinden mi geliyor, yetiştiği çevreden mi geliyor bilmiyorum ama şu da var bildiğim kadarıyla en atik ve anında değerlendiren İzmir seyircisidir. Çok uyanık seyircidir. Ama bu demek değil ki, İstanbul seyircisi kötü bir seyirci. Oyuncuya bakar. Mesela Zeki Alasya, Metin Akpınar oyunlarına bakarsak, onların seyircisi ne kadar mutludur? İzmir’de daha çok mutludur. Fakat en güzel seyirci öğrencilerdir. Öğrenci günleri muhteşem olur. Hem alkışları güzeldir, hem de oyunu takip etmeleri. Ara sora lafa da karışsalar yine de güzeldir.

TEPEBAŞI DRAM TİYATROSU’NDA BİZİ İZLEMEYE GELEN HANIM ROZALİ BENLİYAN OLABİLİR MİYDİ?

Burak Süme: Tepebaşı Dram Tiyatrosu’nun son temsilcilerindensiniz. Rozali Benliyan ve Benliyan Heyeti 1910 ve 1926 tarihleri arasında orada sahneye çıkmışlardı. Kendileriyle ilgili bir bilgiye sahip misiniz?

Nedret Güvenç: Ben Tepebaşı Dram Tiyatrosu’na 1948 yılında girdim. Şu anda çok net hatırlayamıyorum ama Muhsin Ertuğrul’dan köklü bir geçmişe sahip olduğunu biliyorum. Çünkü fuaye alanına bir liste asmıştı. Eski oyuncuların adının yazılı olduğu bir liste. Bir gün Muhsin Bey, burada sahneye çıkmış, Pera halkı tarafından saygı ve sevgi gören bir hanımefendinin yurtdışından geldiğini ve bizi seyredeceğini söyledi. Hazırlıklar yapıldı ve biz bu tekerlekli sandalye ile içeri giren hanımefendiyle oyun öncesi sohbet ettik, fotoğraflar çektirdik. Çok zarif bir hanımdı. Bediha Abla (Muvahhit) ve Muhsin Bey’in rehberliğinde salonu gezdi. Salonla ilgili bizim dahi bilmediğimiz birçok detaya sahipti. Listede adını görünce çok duygulanmıştı. İsmini şu anda hatırlamam mümkün değil ama acaba bizi izlemeye gelmiş olan o hanımefendi Rozali Benliyan olabilir miydi, bilemiyorum. Bediha Abla ile Paris’e oyun izlemeye gitmiştik.  Beni Eliza Binemeciyan ile tanıştırdı. Eliza Hanım da İstanbul’da ki tiyatro sahnelerine emek vermiş büyük bir isimdi. 

“BELGELERLE DE KANITLANIYORSA O ZAMAN İLK KADIN OYUNCUMUZ AFİFE JALE DEĞİL, MEVDUDE REFİK HANIM’DIR!”

Sahneye çıkan ilk Müslüman kadın oyuncunun kim olacağı yönünde yıllardır süre gelen bir tartışma mevcut. Gülriz Sururi “Bir An Gelir” (2003) kitabında sahneye çıkan ilk Müslüman kadın oyuncunun teyzesi Mevdude Refik Hanım olduğunu iddia ediyor. Vasfi Rıza Zobu’da Kadriye ismindeki başka bir oyuncunun varlığından bahsediyor. Sizce sahneye çıkan ilk Müslüman kadın oyuncumuz kimdi? Mevdude Refik Hanım veya Kadriye Hanım, kim olursa olsun ne fark eder ki, önemli olan sanatta kalıcı olmak, dönemin zorlu koşulları altında sahneye çıkmaktır. Ben de tiyatromuzun ilk kadın oyuncusunun Afife Jale olduğunun kanaatindeydim. Çünkü Muhsin Hoca’da (Ertuğrul) öyle söylerdi, Darülbedayi’ye girmiş ilk Müslüman kadın oyuncu olarak tanımlardı kendisini. Bildiğim kadarıyla yıllardır düzenlenen Afife Jale Ödül Töreni’de adını Afife’nin sahneye çıkan ilk Müslüman kadın oyuncu olmasından almıştı. Ben de tiyatro adına ehemmiyet taşıyan bu törenden bir ödüle layık görülmüştüm. Ama eğer Mevdude Hanım, Afife’den önce sahneye çıkmışsa ve belgelerle de kanıtlanıyorsa o zaman ilk Müslüman kadın oyuncumuz Mevdude Refik Hanım’dır diyebiliriz.

AĞLAYAN VE GÜLEN İKİ TANE MUM KARŞI KARŞIYA!

“Dinle Beni” (2003) kitabınızın kapağı Polonyalı bir ressama aitmiş…

Bir gün Polonyalı bir ressam, İstanbul’da bir sergi açmış. Sergilediği bir resmi çok ilgi çekiciydi. Ağlayan ve gülen iki tane mum karşı karşıyaydı. Bunu bana gösterdiklerinde çok sevdim. “Ne yapacağız?” dedik. Polonya Konsolosluğu’ndan ressamın adresine buldular ve telefon açtılar. Varşova’da yaşıyormuş. Adamın eşi “kocam meyhanede” demiş. Meyhanenin telefonunu bulup, ressama ulaştılar. “Bir tiyatro kitabı yazılıyor ve sizin çiziminizi kapakta kullanmak istiyoruz. İzniniz var mı? Kaç para istersiniz?” diye sormuşlar. Ressam çok sevinmiş ve “Aaa bir de para mı vereceksiniz bana?” demiş. “Peki, o zaman 100 dolar yeter!” deyip, sembolik bir ücret talep etmiş. Buradan Varşova’ya 100 dolar gönderdik. 

SİNEMADA KARAKTER OYUNCULUĞUNA GEÇEREK TAVİZ VERDİM AMA TİYATRODA PRENSİP OYUNCULUĞUMU HEP KORUDUM!

Burak Süme: Sinematografinize baktığımız zaman 1950’li yıllarda “Yüzbaşı Tahsin” (1950), “Lale Devri” (1951), “Yavuz Sultan Selim” (1951) gibi filmlerde başroldesiniz. 1960’lı yıllarda ise “Samanyolu” (1967), “Kahveci Güzeli” (1968), “Bülbül Yuvası” (1970) gibi filmlerde karakter oyunculuğuna geçiyorsunuz. Bu bilinçli bir tercih miydi?

Nedret Güvenç: Bilinçli değildi aslında. Benim sinema serüvenimde çok enteresandır. Önce başrol, sonra karakter oyunculuğu ve bunlarla beraber dublaj sanatçılığı yaptım. Sinema kariyerim boyunca 200 film çevirdiysem, bunların 180 tanesinde karakter oyunculuğu yapmışımdır. Dönemin ünlü kadın oyuncuları Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit gibi isimler 15-16 yaşlarında star olmuşlardı. Ben de 30 yaşıma geldiğimde onlara göre yaşlanmıştım artık. Doğal olarak anne rollerine geçtim. Bizde ne yazık ki karakter oyuncuları her zaman ikinci plana atılır. Halbuki Amerika’da olsun, Avrupa’da olsun karakter rolleri sinemada daha çok desteklenir. Sinema hayatımda karakter oyunculuğuna geçerek taviz verdim ama tiyatroda bunu yapmadım. Tiyatro asıl mesleğim olduğu için her zaman prensip oyunculuğumu korudum ve öyle de emekli oldum. Hoş emekli oldum da sayılmaz halen teklifler geliyor.

“LALE DEVRİ” FİLMİMDE NAZIM HİKMET’LE ÇALIŞTIM!

Burak Süme: “Lale Devri” (1951) filminizin senaryosu Nazım Hikmet’e aitmiş. Kendisiyle tanışma sürecinizden bahsedebilir misiniz?

Nedret Güvenç: “Lale Devri” filmim de ne yazık ki kayıptır. Bu filmde Şair Nedim’in eşini canlandırmıştım. Sözleşmeyi imzalarken bana senaryonun basılı halini sette vereceklerini söylediler. Çekimlere başladığımız ilk gün bir türlü senaryo elime ulaşmıyordu. Tüm ekibe sadece Nedim’in rolü için geçerli olan birkaç şiir dağıttılar. Çok şaşırtıcıydı. Peki, biz rolümüze nasıl çalışacaktık? Üstelik senarist kim onu da bilmiyoruz. Tüm ekip isyan ettik. Rejisör bizi tel makaralarla sarılı bir müzik aletinin etrafında topladı. Senaryonun basılmasının yasak olduğunu ama senaryoyu senaristinin sesinden dinleyeceğimizi söyledi. Bizler ses bandını dinleyip, repliklerimizi not alırken, uzaktan kızıl saçlı bir beyefendi bize bakıyordu. Çok tedirgindi, bize kendisini fark ettirmek istemiyordu. Yanımdaki arkadaşıma “Kim bu bey? Niçin bizi seyrediyor?” diye sordum. O da bana “Bu bey Nazım Hikmet,” dedi. 

Nazım Bey, neredeyse her gün sete gelmişti. Onun bu çekinik hallerinin altında çok şakacı bir adam yatıyormuş meğerse. Çok da disiplinliydi. Örneğin filmin bir haftalık çekimi tamamlandıktan sonra kaydedilen görüntüler banyo edilir ve hemen seslendirilmesi yapılırdı. Türkçe’de takıldığımız zaman ısrarla sözcükleri düzeltirdi. Hiç unutmam bir Pazartesi sabahıydı. Kameramana “Geldi mi Nazım Bey, bir şey soracağım?” dedim. Sette durmuştu. İhsan İbrikçi yanımıza geldi ve “Nazım Hikmet Türkiye’den kaçmış.” dedi. Çok üzüldük ve bir daha Nazım’ı göremedim. Filmi izledi mi, izleyemedi mi bilemiyorum ama sonu çok üzücüydü. 

KENDİMİ TİYATRODA BULMUŞ, BAŞKA MUTLULUKLARA KENDİMİ KAPATMIŞ OLABİLİR MİYDİM!?

Burak Süme: Son kitabınız “Kendini Arayan Yıldız” (2017) için neler söylemek istersiniz? Kendini aramak veya kendini bulmak sözleri sizin için ne ifade ediyor?

Nedret Güvenç: Hamileyken sahneye bir yıl ara vermiştim. Bir sene sonra Luigi Pirandello “Kendini Bulmak” (1967) oyunu ile geri döndüm. Bu oyunla benim “Kendini Arayan Yıldız” öyküm arasında bir örtüşme vardı. Ben bunu çok sonra fark ettim. Kendini aramak neydi? Ben bunun sorgulamasını bir dağ başında, arabanın içerisinde yalnız başıma yaptım. O anlarda Pirandello’nun oyunundaki rolümü hatırladım. Orada da rolleri içerisinde kendi benliğini kaybetmiş olan bir aktrist kendisini arıyordu. Benim öykümde yazmak istediğimde buydu. Ben kendimi tiyatroda buldum ama başka mutluluklara karşı kendimi savunmaya almış olabilir miyim diye düşündüm. Tiyatro beni nelerden mahrum bıraktı? Neler kazandım, neler kaybettim? Otobiyografime de o nedenle “Kendini Arayan Yıldız” ismini verdim. 

SON OYUNUMU SANAT HAYATIMIN 40.YILINDA OYNADIM!

Burak Süme: En son oynadığınız oyun hangisiydi?

Nedret Güvenç: Son oyunumu sanat hayatımın 40. Yılında oynamıştım. Eugene O’Neill’in “Günden Geceye” isimli bir oyunuydu. Biyografik bir anlatımı vardır. Orada morfinman bir anne vardır. Bir aktörle evlenmiş, çok büyük bir aşk yaşamışlar, çocuklar yapmış fakat bir süre sonra kapana kısıldığını hissetmiş. Aktör her dakika ramp ışıkları altında; oysa kocasını otel odalarında bekleyen zavallı, yalnız bir kadın. İkinci çocuğunu çok zor doğurmuş, o acıları dindirsin diye de doktoru morfin vermiş. O morfine de alışmış kadın ve bu morfine kaçış bütün hayatını kapsamış. Çok güzel ama çok zor bir roldü. Hatta Kültür Bakanlığı’ndan onur ödülü geldi bana, Avni Dilligil başarı ödülünü de kazanmıştım.

Burak Süme: Bu güzel söyleşi için size ne kadar teşekkür etsem az. Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Nedret Güvenç: Seni tanıdığıma çok sevindim. Başarılı ol, iyi bir tiyatro yazarı veya yönetmeni ol. Sadece yönetmen olma, zaman zaman kameranın karşısına geç. Sinemamıza sizin gibi gençler lazım. Çünkü bizim sinemamız yakında dünya çapında olacak. 

BURAK SÜME

 

(*) 2009 DÜNYA TİYATRO GÜNÜ ULUSAL BİLDİRİSİ – NEDRET GÜVENÇ

Ben bir tiyatro oyuncusuyum. Bütün dünyam tiyatrodur. Gücümü sahne ışıklarından alırım.

Ben bir sahne işçisiyim, bir ağır işçi. İşim gereği gece-gündüz çalışırım; buradan sizlere en güzel, en doğru, en çağdaş ve gerçekçi bir oyunla ulaşmak için. Bir oyun, bir oyun daha, bir oyun daha… Böyle mutlu geçen ömrüm, yeter ki siz burada olun ve birlikte kotaralım oyunumuzu. Birlikte gülelim, birlikte ağlayalım, birlikte coşalım, şaşalım, sevinelim ve birlikte düşünelim. Oyunun sonunda tiyatronun o vazgeçilmez gizemi içinden, alkışlarınızla, birlikte uyanalım. Güzel bir oyun sonrasının tatlı yorgunluğu içinde zevkle göz göze gelelim.

Bu gece oyunumuzu her zaman olduğu gibi gene sizin şerefinize oynuyoruz ve 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nü birlikte kutluyoruz. Bize katıldığınız için sonsuz teşekkürler.

Şimdi biraz dertleşelim: Son yıllarda Türk Tiyatrosu adına olumlu-olumsuz pek çok konuşmalar yapılıyor.

Kimileri seyircinin giderek düzeysiz komedilere şartlandırıldığını, hele hele özel tiyatroların, gişe kaygısı nedeniyle, ucuz prodüksiyonlarla yetinmek zorunda kaldıklarını, bunun da sanatsal bir erozyon olduğunu savunuyor. Kısmen doğru olabilir ama, tüm yokluklara karşın sanat heyecanı ile hala perde açabilen özel tiyatro yapımcılarımızın ve sanatçılarımızın verdikleri mücadele göz ardı edilemez.

Bazılarıysa, “Güldürü, güldürü, güldürü!” diyor. “Seyirci artık gülmek istiyor, düşünmek istemiyor”diyerek seyircilerimizi küçümsüyor.

Gene bazıları da, “Maaşlı memurdan sanatçı olmaz” diye ödenekli tiyatrolarımızı hedef alıyor. Oysa onların “ana tiyatro” niteliğini ve Türk Tiyatrosu’nun kurucusu olduğunu unutuyor. Oradan yetişen birbirinden değerli büyük sanatçıların varlığını görmüyor.

Bazı güzel insanlar da başlangıçtan bu yana Türk tiyatro sanatçılarının içinde çok büyük yetenekler olduğunu savunuyor ki aynı kanıdayım.

En ilginç olanı da, bazı çok bilirler, “Artık hiç kimse tiyatro yazmıyor, tiyatro yazarlarımıza ne oldu?” diye bir yanılgıdan yola çıkıyor. Bu çok önemli; çünkü yazarsız tiyatro olmaz. Bence bunu birlikte çözeceğiz, ama önce yazarlarımızı dinleyerek. Çünkü çok değerli ve büyük tiyatro yazarlarımız var.

Bu arada bazı tiyatro severlerimiz, “Ah nerede o eski tiyatrolar! O eski oyunlar, o eski tiyatro sanatçıları!” diye yerinip yerinip duruyor. Oysa çevreye dikkatle baksalar gençleri görecekler. Bir değişimin, bir gelişimin yaşandığını fark edecekler. Genç tiyatrocular iş başında!… Hepsi de yetenekli, yürekli ve cesur. Bir araya gelip kendi özgün tiyatrolarını kuruyorlar. Yazıyorlar, oynuyorlar ve devamlı perde açıyorlar. Ben onlara “safkan tiyatrocular” diyorum. Ve gene diyorum ki, günümüzün sanal ortamlarına karşın, Türk Tiyatrosu tüm gerçekliğiyle dimdik ayakta. Yeni ve çağdaş bir Türk Tiyatrosu hızla kendini bütünlerken, taptaze ve kararlı bir “jön Türk” tiyatronun müjdesini veriyor. Çoğu tabuları yıkan bu özgür soluklu tiyatronun temelinde insanoğlunun gerçekleri var. Ama her şeyden öte, ülkemizin ve ülkemiz insanının iç güzelliği, kadirbilirliği, kaderciliği ama, en umutsuz anlarda bile, o şaşmaz iradesi, kararlılığı ve sağlamlığı var.

“Sanatçı alnında ışığı hisseden insandır,” diyor BÜYÜK ÖNDER… Bizler o ışığı sizlerden alıyoruz. Ve dünya durdukça, kim ne derse desin, her söze verilecek en doğru cevap buradan olacaktır, tiyatro sahnelerinden. Çünkü sizler buradasınız.

O halde çalsın son ziller!… Açılsın perdeler!

NEDRET GÜVENÇ
Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • Koç
  • Boğa
  • İkizler
  • Yengeç
  • Aslan
  • Başak
  • Terazi
  • Akrep
  • Yay
  • Oğlak
  • Kova
  • Balık
KOÇ BURCU YORUMU

Bugün, enerjinizi doğru yönlendirmeniz gerekebilir. Kendinizi fazla zorlamadan, sakin ve sabırlı bir şekilde ilerlemeye çalışın. İletişim konularında dikkatli olmanızda fayda var, yanlış anlaşılmalar olabilir. Kendinize vakit ayırarak içsel dengeyi korumaya özen gösterin. Önemli kararlar almadan önce iyice düşünmekte fayda var. Bugün, duygularınızla mantığınız arasında denge kurmaya çalışın.

BOĞA BURCU YORUMU

Tabii, Boğa burcunun günlük burç yorumu şu şekilde; Bugün, çevrenizdeki insanlarla iletişiminiz oldukça yüksek olabilir. İlginizi çeken konular hakkında derinlemesine araştırmalar yapabilir ve yeni bilgiler edinebilirsiniz. Ancak, aceleci hareket etmek yerine sağlam bir plan yaparak adımlarınızı daha kontrollü atmanız faydalı olacaktır. Ayrıca bugün, duygusal anlamda kararsızlık ve belirsizlikler yaşayabilirsiniz, mümkün olduğunca sakin kalmaya çalışın.

İKİZLER BURCU YORUMU
YENGEÇ BURCU YORUMU

Elbette, tabii ki! Bugün için Yengeç burcunun günlük burç yorumu şöyle; Bugün duygusal konularda daha hassas olabilirsiniz. İletişimde dikkatli olmanız gerekebilir ve ani tepkilerden kaçınmanızda fayda var. Özellikle aile ilişkilerinde daha anlayışlı ve empatik davranmak önemli olacaktır. Kendinize zaman ayırarak stresi azaltacak aktiviteler yapabilirsiniz. Sizden yardım isteyen biri olursa destek olmaktan kaçınmayın. Keyifli bir gün geçirmeniz dileğiyle!

ASLAN BURCU YORUMU

Bugün, iç sesinizi dinlemek ve içsel dengenizi sağlamak için zaman ayırmanız gereken bir gün olabilir. İletişim konularında dikkatli olmalı ve duygularınızı net bir şekilde ifade etmeye özen göstermelisiniz. Bugün, esnek olmak ve planlarınızı değiştirmeye açık olmak sizi olumlu yönde daha mutlu ve huzurlu hissettirebilir. İlişkilerde anlayışlı davranarak tartışmalardan uzak durmaya çalışın. Enerjinizi olumlu ve yapıcı şekilde kullanarak kendinize ve çevrenizdeki insanlara destek olabilirsiniz.

BAŞAK BURCU YORUMU

Bugün duygusal olarak dengede olmakta zorlanabilirsiniz. Sabırlı ve akılcı bir yaklaşım sergilemeye çalışın. İletişim konularında dikkatli olmanızda fayda var, yanlış anlaşılmalar yaşanabilir. Ayrıca bugün detaylara daha fazla önem vererek işlerinizi titizlikle yapabilirsiniz.

TERAZİ BURCU YORUMU

Tabii ki! Bugün Terazi burcunun insanları için ilişkilerde dengeyi sağlamak ve çatışmalardan uzak durmak önemli olabilir. Gergin durumlarda sakin kalarak çözüm yolları aramak başarılı sonuçlar getirebilir. Aynı zamanda, kariyer konusunda dengeli adımlar atarak hedeflerinize daha yaklaşabilirsiniz. İletişime önem vermeniz ve açık fikirli olmanız faydalı olacaktır. Keyifli bir gün geçirmenizi dilerim!

AKREP BURCU YORUMU

Bugün her zamankinden daha belirgin bir şekilde iletişim yetenekleriniz ön plana çıkabilir. Kendinizi ifade ederken net olmaya özen gösterin ve karşı tarafa karşı dürüst ve açık olun. İçinde bulunduğunuz durumu çözmek için derinlemesine araştırmalara yönelebilir, gizli konuları ortaya çıkarabilirsiniz. Kişisel konularda da cesur adımlar atabilir ve duygularınızı daha cesurca ifade edebilirsiniz. Aşk hayatınızda tutkulu ve derin duygular yaşayabilirsiniz.

YAY BURCU YORUMU

Arkadaşlarınıza ve aile üyelerinize ne planladığınızı ve nereye gittiğinizi bildirin, ardından onları geziye katılmaya davet edin. Bugünün Venüs-Mars bağlantısı, diğer insanları planlarınıza dahil ederek bazı ciddi liyakat puanları kazanabileceğiniz anlamına gelir.

OĞLAK BURCU YORUMU

Merhaba! Bugün Oğlak burcunu bekleyen olaylar arasında kariyer veya iş konularında ilerleme kaydedebilme ve hedeflere ulaşabilme şansı bulunuyor. Kendinize güvenmeli ve hedefleriniz doğrultusunda adımlar atmalısınız. Ancak, üzerinizdeki sorumlulukların arttığını hissedebilirsiniz. İlişkilerinizde daha anlayışlı ve sabırlı olmaya çalışmalısınız. Enerjinizi olumlu ve yapıcı şekilde yönlendirmek, sizin için faydalı olacaktır. Ayrıca, sağlığınıza ve bedeninize özen göstermeyi ihmal etmemelisiniz. Umuyorum ki bugün sizin için verimli ve huzurlu bir gün olur.

KOVA BURCU YORUMU

Bugünün Venüs-Mars bağlantısı, haritanızın en dinamik iki açısını kesiyor, bu nedenle yaratıcı bir çabada başarılı olmak istiyorsanız, şimdi ona en iyi şansı vermenin tam zamanı. İnsanların fikirlerinize ne kadar açık olduklarına şaşırabilirsiniz.

BALIK BURCU YORUMU

Bugün duygusal olarak daha hassas olabilirsiniz. İnsanlarla iletişimdeki inceliğiniz sayesinde yanınızdakilere destek olabilir, onları rahatlatabilirsiniz. Ancak, kendi duygusal ihtiyaçlarınızı da göz ardı etmemelisiniz. İçsel dengeye odaklanmak ve kendinize zaman ayırmak için fırsatlar yaratın. Enerjinizi doğru yönlendirmek, hobilerinize zaman ayırmak veya rahatlama teknikleri kullanmak size iyi gelecektir. Kendinizi yeniden motive etmek için yapıcı düşüncelere odaklanın ve geleceğe umutla bakın.

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM