Can verdiler, evlerinden uzakta. Çok uzakta.
-”Onlar artık bizim evladımızdır” diye özetledi olup biteni büyük Komutan.
Yanıt ise bi Avustralyalı anneden geldi;
-”Acımız bu sözlerle dindi. Gözyaşlarımız hafifledi. Yavrularımızın orada huzur içinde uyuduklarından kuşkumuz kalmadı. Çünkü bu sözler, ancak bir öz babanın sözleri gibi yücedir”…
Başka yerde aramayın, ”Yurtta barış, dünyada barış” denen şey, o ananın mektubudur.
****
Gerisi bizim ayıbımızdır.
Yarım yüzyılı aşkın uyumuşuz.
” Atatürk Barış Ödülü” denen oluşumu hayal edip, yaşama geçirmek kala kala Kenan Evren’e kalmış.
Ayıp ki ne ayıptır!
****
Her işlerinde olduğu gibi, bu işte de çuvallamıştı Evren, Özal ve tayfası. Ödül, saçma sapan insanlara verilmişti her defasında.
Eurovizyon’a şarkı yollar gibi basit bi zihniyetti çünkü taşıdıkları.
Evren’e bile verilip ayağa düşmüştü bu ödül.
Zaten Evren Paşa’nın görevi bu değil miydi; her alanda Atatürkçü değerlerin içini boşaltmak?
****
1992 yılında Güney Afrika Devlet Başkanı Nelson Mandela’ya sunuldu Atatürk Barış Ödülü. Postal ve takunya karışımı ucuz kafa, akıllarınca dünya kamuoyunun gözünde aklanmak peşindeydi.
Koskoca Mandela reddetti tabi.
Neden etmesindi? Beyaz Saray’da, ”Bizim Oğlan” diye bahsedilen cuntacıdan ödülü, neden alsındı?
Vurguladı özellikle adam;
-”Bu kararım Mustafa Kemal Atatürk’e karşı hiçbir olumsuzluk içermemektedir”.
****
Evrenci tayfa, Özalcı tayfa diye bitselerdi keşke. Tayfa çoktur memleketimizde. Bitip tükenecek gibi diğiller, aksine.
Yetmez ama evetçi tayfa var örneğin, epeydir. Vatanımın başının belası!
Yanılmıyorsam 2013 yılıydı. Mandela cennete kavuşunca karaları bağlamasınlar mı bunlar hadi;
-”Güney Afrika’nın Abdullah Öcalan’ı öldü”!
Aynen bunu dediler. Aynen bunu konuştular. Aynen bunu yazdılar. Belgelidir. Arşivlerde durur.
Yurtta dangalak, cihanda dangalaktılar…
Zerre utanmadılar.
****
Peşi sıra…
Abdullah Öcalan’a ”Nobel Barış Ödülü” verileceği dillendirilmeye başladı bu memlekette. Yine bi 10 yılı vardır.
Bu laflar durup dururken sızdırılmaz. Böylesi lobiler durduk yere oluşturulmaz.
Kürtçülerin (Kürt yurttaşlarımızın diğil) Diyarbakır petrollerinden pay istemesi neyse, Osmanlı Hanedan torunlarının mahkeme yoluyla İstanbul’u geri istemesi neyse, bebek katili heriften Barış Abidesi yaratılma niyeti de odur. Allah bu memleketi beterinden saklasın.
Germiyanoğulları’nın soyundan gelenler Kütahya’yı geri istese, Candaroğulları Beyliği’nin kırkıncı göbekten torunları Kastamonu’ya talip olsa napacaktık arkadaş?
Rivayete göre köken olarak Türk‘ler. Kızılderili kardeşlerimiz Malazgirt’te hak iddia edebilirler. Amerikan kovboyları Erzurum üstüne yürürler belki. Hazır ortalık karışmışken, Eskimo milleti Samsun’un tapusuna niyeti bozabilir. Duymadınız mı, Eskimolar Türk asıllıymış muhabbetini hiç?
Gülmeyin yahu! Gülecek bişey yok!
Sen bu denli güçsüz, vurdumduymaz bakarsan, devlet ciddiyetinden böylesine uzak durursan… Senin aydın geçinenlerin, kendini solcu sananların, devrimcilikte mangalda kül bırakmayanların bu kadar cahilse…
Birileri de kudururlar, azarlar…
Haklarıdır.
****
(Yemedi tabi. Bu saçma hayalden vazgeçtiler)
****
Oturup da ciddi ciddi analiz mi yapayım şimdi?
Bi acayip adamlar sardı hayatımızı. Bölücüsü, cemaatçisi, ikinci cumhuriyetçisi, yetmez ama evetçisi…
Hepbir; yurtta uyuz, cihanda uyuzlar…
12 Eylül 1980 darbesi bu tür heriflerin önünü açmak için yapılmıştır. Bunlar günümüz mütareke basınıdır, bunlar günümüz Teali Cemiyetleridir, bunlar günümüz sömürge solcularıdır.
Elbette kahrolsun faşizm. Hem de bütün evlatlarıyla beraber kahrolsun!
Mustafa Kemal’in kurduğu devlet, ilelebet yaşayacaktır.
